38 – Çin Seddi’ne Elveda De!

1994 Ağustos’unda rutin testlerden sonra doktorları Bay Shu için acı teşhisi koydu, ama o bunu uzun bir süre öğrenmedi.

Check-up’tan sonra karısı ona aniden çok iyi davranmaya, bir dediğini iki etmemeye başlamış. Hatta her zaman çok gitmek istediği Çin Seddi’ne gitmeyi bile teklif etmiş. Bu teklifi yaparken de Çin Seddi’ne yakın bir yerde insanların kendi kendilerini iyileştirdiği bir Merkez’den de bahsetmiş.

İşkillenen kocası yakında iyileşecekse binlerce kilometre uzaktaki yere gitmenin anlamsız olacağını söylemiş. Karısı da asıl amaçlarının Çin Seddi olduğunu, oraya kadar gtimişken meraktan uğramaları gerektiğini söylemiş.

Sonunda Çin Seddi’ne gitmişler ancak yürüyüş esnasında çok yorgun düşmüş ve ardından iştahını kaybetmiş. Acaba kendinden saklanan birşey mi var diye şüphelenmeye başlamış. Sonra da, Merkez’e doğru yol aldıklarında bu kez iyi olma umuduyla içini mutluluk kaplamış.

İçeri adım atar atmaz kendini evinde hissetmiş. Çok yorgun olmasına rağmen programı öğrenip katılmaya karar vermiş. 3 gün içinde hemen aşama kaydedip iştahı yerine gelmiş, çok güzel beslenip enerjisini toplamış. Lao-Shi’nin kitaplarından birini bir çırpıda okuyup Çi’ye olan inancı artmış ve derslere daha şevkle girmeye başlamış. Çi’yi heryerinde hissetmenin mutluluğunu yaşamış. İyileştiğini hissediyormuş.

Peki o zamana dek hiç mi hastalığını öğrenmemiş? Hayır. 24 günlük çalışmanın sonunda stajer bir uygulayıcı onun üzerinde Çi çalışması yaparken onun elindeki doktor raporunu görmüş. Karaciğer kanseri! Haberi duyunca şoka uğramış, bu kadar kötüsünü beklemiyormuş. Ama o kadar iyi hissediyormuş ki, kanser ya terketmek üzere yada çoktan terk etti diye düşünmüş.

Birkaç gün sonra meraktan ultrason altına yatmış ve doktor mutlu haberi vermiş, tümörden eser kalmamış. Bunu zaten çoktan hissetmiş ama emin olmak onu mutlu etmiş.

Peki iyileşmek için nasıl bir yöntem geliştirmiş? İmgelemeye ağırlık vermiş. Her nefes alışta ve açma hareketi yapışta gözkyüzünü hayal etmiş ve her kapama hareketinde de nefes verirken Çi’nin tepeden tırnağa bedenine girdiğini ve tüm vücudunu kapladığını düşünmüş. Sanki evrenle bir olmuş.

“Tekrar Pekin’e gelirseniz planınız ne olur?” sorusuna “Çin Seddini görmek olur” demiş. “Zaten görmediniz mi?” sorusu gelince de “Evet ama yeterince güçlü tırmananamıştım, rövanş istiyorum” demiş.

64 – Şifa İçin Arka Kapıdan Girmek

Yumuşak tenli, sakin ses tonuyla bizimle konuşan Bayan Chen, olduğundan çok daha genç gösteriyor.

Kendini bildi bileli hep hastalıklarla savaşmış. Şeker ve böbrek hastası olmanın yanısıra, 1960 yılında mesanesinde taşlar, 1963’te de karaciğerinde tümör çıkmış. Yeterince ameliyat olduğuna inanırken, bu sefer de troid bezlerinde kanser teşhisi konmuş ve 1977’te tekrar ameliyat istenmiş. Fakat başarılı olmamış ve ikinci kez ameliyata girmiş.

Peki bu sefer kurtulabilmiş mi? Öyle sanılmış, ama 3 sene sonra tekrar hortlamış. Artık ameliyatın riskli olduğunu söyleyen doktorlar onu evine yollamışlar. Ta ki 3 sene sonra başka hastanenin doktorları üçüncü kez ameliyat olmasını tavsiye edene kadar…

Önceleri sıcak bakmış, çünkü birileri onun bu durumdan kurtulması için çaba gösterirken kayıtsız kalmak istememiş. Ama doktorlar kesin çözüm önermemişler ve büyük ihtimalle de kanserin kemiklerine sıçradığından şüpheleniliyormuş. Sol elini hiç kullanamazken, sağ elini de göğsüne kadar kaldırabiliyormuş. Uzanıp yatamıyor çünkü sırt ağrıları onu uyutmuyormuş. Son olarak da sesi kısılmış.

Doktorlar en fazla 2 ay ömür biçmiş.

“Bu üzücü haberi aldığında dünyan yıkıldı mı?” diye sormuş Chan. “Hayır” diye yanıtlamış. Artık dökecek göz yaşı bile kalmamış zira.

Peki pes etmiş mi? Pek sayılmazmış. Kızkardeşi son zamanlarını Pekin’de onunla birlikte geçirmesini istemiş. O da kabul etmiş. Pekin’de parklarda insanların Çigong yaptıkları gözüne ilişmiş ve onlara katılmak için içinde bir istek doğmuş.

“Peki ellerini bile kullanamazken..” diye yarım ağızla sormuş Chan. O bunu sorun etmemiş. Hocası ona yapabildiği kadarını yapıp gerisini imgeleme yoluyla zihninde tamamlamasını ve evrene havale etmesini söylemiş. O da gerekli tüm Çi’yi zihninde canlandırarak oluşturmuş. Zamanla sesi açılmaya ve hareket kabiliyeti artmaya başlamış.

1 yıllık çalışmadan sonra iyleştiğini düşünüp daha fazlası için Merkez’e gelmeye karar vermiş. Ancak reddedilmiş.

Chan çok şaşırmış. “Herkese kucak açan bir yer nasıl oldu da seni reddetti?” diye sormuş.
Merkezin kurallarından birisi, ölümcül ve desteğe muhtaç vakaların aileden birinin eşliğinde gelmesiymiş. Çünkü ihtiyaçlarını karşılayacak, onu getirip götürecek, yemek yedirecek birilerinin olması gerekiyormuş, zira Merkez “self-servis” hizmet veren bir yermiş. Kardeşine zaten yeterince yük olduğu için onu rahatsız etmek istememiş.

Ancak o ne yapıp edip, hoca ayarlayıp arka kapıdan gizlice girmiş.  Hocasına öğrenci değil de hoca olarak kayıt olmak istediğini söyleyince hocası iyice şaşırmış. Sağlıklı olanların bile hocaların eğitimini almakta zorlandığını, onun bunu hiç kaldıraramayacağını söylemiş. Hayırdan anlamayan Chan, ne yapıp edip onu ikna etmiş ve ikinci bir arka kapı hasidesiyle eğitime katılmış.

Eğitime katıldığında kendisinin zaten sağlıklı bir insan olduğuna inanıp herşeyi sonuna kadar yerine getirmiş. Hocaları en ufak birşeyden şüphelenmemiş, taki ilk bir ay içinde 3 kez ölümden dönene kadar. Kendi sınıflarında öleceğinden korkan hocalar onu bu eğitime aldıkları için büyük pişmanlık duymuşlar.

Her yere düştüğünde kendini tekrar kalkması beklenen boksörler gibi hissedip ayağa kalktığını, tekrar düştüğünde inatla yine kalktığını, yine ve yine kalktığını ve antrenmanlara devam ettiğini söylüyor. Hocaları artık ölümüne çalışarak hayatta kalmaya çalıştığını kavramışlar. Ona destek olup eğlendirmişler. Sonunda sadece kanseri yenmekle kalmamış, sertifika alıp hoca bile olmuş.

“Yaptığını herkese tavsiye eder misin?” diye soruyor Chan. “Hayır, yaptığım gerçekten çılgıncaydı, herkese ön kapıyı kullanmalarını tavsiye ederim” diye yanıtlamış.

Arka kapıdan girecek kadar çılgın birisi, iyileşmeyi de herkes gibi hakediyordur.

95 – Kızına Bakınca Anne İyileşir

Her çocuğu için endişe duyan anne gibi, Bayan Gao da karaciğer kanseri olan ve batı tıbbı doktoru olan kızı için üzülüyordu.

Her ne kadar kendisinde de genital bölgede fibrozları olsa da, kızının hastalığından başka bir şey düşünemiyormuş. Doktorlar kızı için yapılacak birşey yok deseler d,e o umudunu yitirmeden hep alternatif bir çözüm olacağına inanmış.

Sonunda komşuları ona Çigong’dan ve mucizevi gücünden bahsetmiş. O da kızını alıp Merkez’e getirmiş. Vardıklarında kendisini aile refakatçisi olarak kaydettirmiş, öğrenci olarak değil. Nedeni ise sadece ve sadece kızının iyileşmesini istemesiymiş. Zaten buraya da 1 aylığına gelmişler çünkü daha fazla kalacak lüksleri yokmuş, dönüp para kazanması gerekiyormuş, bu kadarlığına izin alabilmiş.

Ancak birinci ayın sonunda kızı daha iyiye doğru gitmeye başlayınca süreyi uzatmaya karar vermişler. Bu arada kızının hocasına laf arasında kendi hastalıklarından da bahsetmiş ve hocası da “zaten buradasın, buranın her imkanından faydalanmalısın” demiş.

Her öğrenci gibi çalışmalara başlamadan önce tetkiklerin yapılması ve teşhislerin konulduktan sonra Çigong yapması gerektiğinden ultrason altına yatmış ama doktorlar birşey olmadığını söylemişler. Bu inanılmazmış! Özellikle iyileşmek üzere gelmediği halde, kızına yardım ederken ortamdan aldığı sevgi ve enerji iyileşmesine yetmiş. Ancak itiraf ediyor ki kızına hareketleri yapması için yardım ederken boş kalmamak için çaktırmadan hareketleri o da tekrarlıyormuş.

Onun iyileşmesi kızına daha da güven vermiş ve onun da iyileşme süreci hızlanmış. Kızı iyileşinceye dek kalmaya da devam etmişler zira hastanede ödedikleri 1 aylık parayla burada 1 sene kalma lüksleri varmış.