61 – Eski Bir Uzak Doğu Sporları Şampiyonu

1 ay boyunca akşam yemeklerini eski bir dövüş ustasıyla paylaşmış Usta Chan. 1933’teki Ulusal Savaş Sanatları’nda kılıç dalında birinciliği bulunmakta. O zamanlar gerçek kılıç kullandıklarını ancak yaralanmaların  artması sonucu sonradan bunun kaldırıldığını söylüyor.

Kahramanımız Usta Zhao astım, yüksek tansiyon, kalp hastalığı ve vücudunda şekil bozukluğu yaşamış. Yıllarca savaş sanatlarına gönül vermiş bu kahraman kendi hastalıklarıyla savaşamaz duruma gelmiş.

Çigong ile tanışıp 2 sene içinde hastalıklarıyla vedalaşmış. Ardından oturup Lao-Shi’ye teşekkür mektubu yazıp, kendisinin eski bir savaş sanatı ustası olduğunu, Çi’yi daha önce kullanma yeteneği olmasını arzu ettiğini yazmış. Lao-Shi’den cevap geleceğini ummuyormuş ama gelmiş. Lao-Shi onu Merkez’e misafiri olarak davet etmiş. Merkez’e gelen Zhao hergün en ön sıralarda yerini alıp alıştırmaları aksatmıyor ve gençlere taş çıkartıyormuş.

Bazen takılmacasına Chan ona “Bugün nasıldı?” diye sorarmış. O da her defasında “Bugün Çi çok bereketli, çok iyi hissediyorum” dermiş.

Çi yaşam enerjisi, her zaman her yerde bolca bereketli bir şekilde bizlere sunulmuş durumda.

Chan yine takılıp “100 yaşına kadar yaşamak ister misin?” diye sormuş. “Günün birinde evlat, günün birinde…” diye cevaplamış.

62 – Sporcunun Kabusu

Doktor olmak üzere tıp okuyan Yu, 5 yıl önce futbol oynarken sakatlanmış. Sırt omurgasında ve pelvik bölgelerde kaymalar oluşmuş. 12 gün 12 gece bir masaya uzanıp hiç kıpırdamadan durduğunu hatırlıyor. “Ne kabustu! En ufak bir hareket sanki bıçak sokmuşlar ve içimde döndürüyorlar gibi acı veriyordu!” diyor.

Bu travmadan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmamış. Hafızası bile sorunlar yaşamaya başlamış, eğitimi aksamış. Kazadan önce sınıfın en iyilerindemiş ama sonrasında geriden geriden yetişmek için çabalamaya başlamış. Boyu bile çekmiş, kısaldığını hissetmiş. Dik duramıyor doğru yürüyemiyormuş. Zar zor mezun olmuş.

“Neden doktorların ameliyat teklifini geri çevirdin?” diye merakla soruyor Chan. “Deli misiniz?” diye kızıyor. “Ben de tıp okudum. Bir kere omurganıza bıçak değdi mi, orada hasar görme ihtimali olan binlerce sinir var. En ufak bir hata kalıcı, hatta ölümcül sonuçlara yol açabilir. Üstelik başarı oranı çok düşük” diyerek devam ediyor.

Enteresan olan, Çigong’u tavsiye edenin okulunda profesör olan bir hocasının olması. Kendini karada çırpınırken suyu görmüş balığa benzetiyor. Profesörüne olan inancı çok yüksekmiş, çünkü bilimsel olarak inanmadığı bir şeyi asla savunmazmış. Çok mutlu olup hemen Merkez’in yolunu tutmuş.

Mekez’deki yoğun çalışma temposunu çok sevmiş. Hocalar ister ayakta, ister oturarak, isterse yatakta da olsa hareketleri yapmalarını istemiş. “Yani hayatı soluduğunuz sürece Çigong yapmamız istendi” diyor.

Omurga üzerinde en yüksek etkiye sahip olan duvar hareketini en ağrılı olduğu zamanlarda bile aksatmayarak uygulamaya devam etmiş. Zamanla omurgası düzelmiş ve doğru konumuna gelmiş. Şimdi kendini tekrar uzun boylu ve sağlıklı hissediyor.

“Tekrar hastaneye döndüğünde hastalarına tavsiyen ne olacak?” diye soruyor Chan.
“Tekrar dönmek istediğimi kim söyledi?” diyor Yu.

63 – Yaşlı Ağzımda Genç Bir Diş Çıktı!

Daha sadece 60 yaşında Bay Zhang’in ağzında hiç diş kalmamış. Dişsizliğin yanırısa şiddetli sırt ve bacak ağrıları başlamış. O da yetmemiş, kaşıntıları şiddetli olan kurdeşen hastalığına yakalanmış.

1991 Temmuz’unda karısıyla birlikte parkın birinde Çigong yapan bir gruba katılmışlar. Önceleri hareketleri yaparken eklemlerinde ağrılar hissetmiş. Zamanla eklemlerini sıvıyla kaplayan Çi sayesinde hareketleri daha kolay yapmaya, ölü kemikleri yeniden dirilmeye başlamış. Çalışmalar devam ettikçe kaşıntıları da azalmış.

Karısının da yüksek tansiyon problemi kalmamış. Hayatları boyunca, hatta gençlik yıllarında bu kadar sağlıklı hissetiklerini hatırlamadığını söylüyor. Ve bir gün, işin en enteresan tarafı, ağzında yeni bir diş çıktığına şahit olmuş.

Bay Zhang ağzını açıp Usta Chan’e yeni çıkan süt dişini göstermiş. Bunun bir mucize olduğunu, bir dişin bile yeni baştan çıkabildiğini, bu yüzden de Çigong’a olan inancının en yüksek noktada olduğunu belirtmiş. Dişi gibi bütün iç organlarının sanki kendilerini yenilediğini hissetmiş. Hatta kafasında saç olmayan yerlerde saç bile çıkmaya başlamış.

Gri saçlarının arasında beliren simsiyah saçları gösteriyor bu sefer. Orta yaşlarında saçında ilk aklarını görüp şaşıran insanların tersine, ak saçların arasında ilk siyahları gören Zhang olmuş.

Ona yüz yaşına kadar yaşayan ustaları sormuş Chan. “Ancak şimdi kendimde görünce inanabiliyorum buna” diye cevaplamış. Aslında Lao-Shi’nin planlarından birisi de asırlık insanların birarada toplandığı özel ayrı bir merkez kurmakmış.

64 – Şifa İçin Arka Kapıdan Girmek

Yumuşak tenli, sakin ses tonuyla bizimle konuşan Bayan Chen, olduğundan çok daha genç gösteriyor.

Kendini bildi bileli hep hastalıklarla savaşmış. Şeker ve böbrek hastası olmanın yanısıra, 1960 yılında mesanesinde taşlar, 1963’te de karaciğerinde tümör çıkmış. Yeterince ameliyat olduğuna inanırken, bu sefer de troid bezlerinde kanser teşhisi konmuş ve 1977’te tekrar ameliyat istenmiş. Fakat başarılı olmamış ve ikinci kez ameliyata girmiş.

Peki bu sefer kurtulabilmiş mi? Öyle sanılmış, ama 3 sene sonra tekrar hortlamış. Artık ameliyatın riskli olduğunu söyleyen doktorlar onu evine yollamışlar. Ta ki 3 sene sonra başka hastanenin doktorları üçüncü kez ameliyat olmasını tavsiye edene kadar…

Önceleri sıcak bakmış, çünkü birileri onun bu durumdan kurtulması için çaba gösterirken kayıtsız kalmak istememiş. Ama doktorlar kesin çözüm önermemişler ve büyük ihtimalle de kanserin kemiklerine sıçradığından şüpheleniliyormuş. Sol elini hiç kullanamazken, sağ elini de göğsüne kadar kaldırabiliyormuş. Uzanıp yatamıyor çünkü sırt ağrıları onu uyutmuyormuş. Son olarak da sesi kısılmış.

Doktorlar en fazla 2 ay ömür biçmiş.

“Bu üzücü haberi aldığında dünyan yıkıldı mı?” diye sormuş Chan. “Hayır” diye yanıtlamış. Artık dökecek göz yaşı bile kalmamış zira.

Peki pes etmiş mi? Pek sayılmazmış. Kızkardeşi son zamanlarını Pekin’de onunla birlikte geçirmesini istemiş. O da kabul etmiş. Pekin’de parklarda insanların Çigong yaptıkları gözüne ilişmiş ve onlara katılmak için içinde bir istek doğmuş.

“Peki ellerini bile kullanamazken..” diye yarım ağızla sormuş Chan. O bunu sorun etmemiş. Hocası ona yapabildiği kadarını yapıp gerisini imgeleme yoluyla zihninde tamamlamasını ve evrene havale etmesini söylemiş. O da gerekli tüm Çi’yi zihninde canlandırarak oluşturmuş. Zamanla sesi açılmaya ve hareket kabiliyeti artmaya başlamış.

1 yıllık çalışmadan sonra iyleştiğini düşünüp daha fazlası için Merkez’e gelmeye karar vermiş. Ancak reddedilmiş.

Chan çok şaşırmış. “Herkese kucak açan bir yer nasıl oldu da seni reddetti?” diye sormuş.
Merkezin kurallarından birisi, ölümcül ve desteğe muhtaç vakaların aileden birinin eşliğinde gelmesiymiş. Çünkü ihtiyaçlarını karşılayacak, onu getirip götürecek, yemek yedirecek birilerinin olması gerekiyormuş, zira Merkez “self-servis” hizmet veren bir yermiş. Kardeşine zaten yeterince yük olduğu için onu rahatsız etmek istememiş.

Ancak o ne yapıp edip, hoca ayarlayıp arka kapıdan gizlice girmiş.  Hocasına öğrenci değil de hoca olarak kayıt olmak istediğini söyleyince hocası iyice şaşırmış. Sağlıklı olanların bile hocaların eğitimini almakta zorlandığını, onun bunu hiç kaldıraramayacağını söylemiş. Hayırdan anlamayan Chan, ne yapıp edip onu ikna etmiş ve ikinci bir arka kapı hasidesiyle eğitime katılmış.

Eğitime katıldığında kendisinin zaten sağlıklı bir insan olduğuna inanıp herşeyi sonuna kadar yerine getirmiş. Hocaları en ufak birşeyden şüphelenmemiş, taki ilk bir ay içinde 3 kez ölümden dönene kadar. Kendi sınıflarında öleceğinden korkan hocalar onu bu eğitime aldıkları için büyük pişmanlık duymuşlar.

Her yere düştüğünde kendini tekrar kalkması beklenen boksörler gibi hissedip ayağa kalktığını, tekrar düştüğünde inatla yine kalktığını, yine ve yine kalktığını ve antrenmanlara devam ettiğini söylüyor. Hocaları artık ölümüne çalışarak hayatta kalmaya çalıştığını kavramışlar. Ona destek olup eğlendirmişler. Sonunda sadece kanseri yenmekle kalmamış, sertifika alıp hoca bile olmuş.

“Yaptığını herkese tavsiye eder misin?” diye soruyor Chan. “Hayır, yaptığım gerçekten çılgıncaydı, herkese ön kapıyı kullanmalarını tavsiye ederim” diye yanıtlamış.

Arka kapıdan girecek kadar çılgın birisi, iyileşmeyi de herkes gibi hakediyordur.

65 – Tayvan’a Gönderilen Çi

Bayan Yun 60 kişilik bir sınıfın hocası, çoğu da kalp krizi kurbanı…

Sınıfına girip öğrencilerine kaçının buraya gelmeden önce normal hastanelere gittikleri sorulduğunda neredeyse hepsi parmak kaldırıyor. Ardından kaçının buraya geldikten sonra durumunda iyileşme olduğu soruluyor. 1 adam haricinde hepsi ayağa kalkıyor. Bu istisna öğrencinin durumunu sorduğumuzda hocamız bize “Daha dün geldi” diyor.

Sadece 1 senelik hoca olmasına rağmen sanki diğer hocalardan daha çok deneyime sahipmiş gibi görünen hocaya bunun sırrını soruyoruz. Sır filan olmadığını söylüyor mütevazi bir tavırla. Buraya gelmeden önce de kendi kasabasında şifacılık yaptığını, Lao-Shi kasabalarına geldiğinde onu buraya davet ettiğini belirtiyor.

Peki zaten şifacıyken, neden Çigong hocası olmayı seçmiş? 7 yıl önce almış Çigong eğitimini. 1966’dan bu yana siyasi yönden kendi ve halkı çok kötü zamanlar geçirmiş.  Rahminde tümör, böbreklerinde ve dalağında iltihap, artirit, uykusuzluk ve baş dönmeleri peşini bırakmamış. Evi kocası idare ediyormuş. 1988’de kocası ölünce hem fiziksel hem ruhen daha da çökmüş. Bu kara günlerden birinde Çigong’la tanışmış.

Önceleri hastalıklarının tümünden Çigong sayesinde kurtulacağına çok ihtimal vermemiş. İlk zamanlar diğer öğrencilere yetişmekte güçlük çekmiş.  Ancak hocaları ve öğrenci arkadaşları çok anlayışlı davranıp ona her türlü desteği vermişler. Her şeyden önce içlerindeki içten sevgiyi hissetmek çok önemliymiş.

6 ay boyunca çalıştıktan sonra gelmiş geçmiş tüm hastalıklarından tamamen kurtulmuş ve kendini gençleşmiş hissetmiş. “Hayatımın senaryosu resmen baştan yazıldı” diye sevinçle ekliyor. Üzüldüğü tek şey kocasının bu mutluluğa ortak olamayışı olmuş. İçindeki bu tarifsiz enerjiyle, o da diğer hastalara içten sevgi ve destek ile şifa vermeye başlamış.

“Eşe dosta da şifa veriyor musun?” diye soruyor Chan. “Elbette” diye yanıtlamış. Kızının karaciğer hastalığını ve safrakesesi taşlarını, oğlunun bağırsak problemlerini iyileştirmiş. Hatta en enteresanı, hasta olan Tayvan’daki büyük abisine de Çi göndererek iyileşmesini sağlamış.

Bu kilometrelerce uzaklığa gönderilen şifayı merakla sormuş Chan. Çi göndermenin elektrik göndermek gibi birşey olmadığını, Çi’nin zaten heryerde aynı anda varolduğunu ve heran kullanıma hazır olduğunu söylemiş. Kardeşinin grup çalışmalarında herkesin içinde bir yerde oturduğunu varsayarak imgeleme yoluyla şifa yollamaya devam etmiş. Grup enerjisiyle artan şifa gücünü bu şekilde daha belirgin bir biçimde test etmiş. Her defasında da işe yaramış.

66 – Solmuş Bir Fotoğraf

Öğretmen Zhang’ın genç görünen yüzünde, yaşının 60 olduğunu söylerken umutsuz bir ifade vardı. Buna rağmen şimdiye dek yirmiden fazla hastalığı yendiğini söyledi. 30 yıl önce çekilmiş soluk bir fotoğrafını gösterdi. Gençlik yıllarına ait olmasına rağmen, çökmüş, bir deri bir kemik, hasta görünümlü bir insandan ötesi yoktu fotoğrafta.

Devrim süresince kocası hep zan altında bırakılmış ve bu da onu derin bir strese sokmuş. Şiddetli baş ağrıları, kulakta çınlamalar, sürekli akan bir burun, yutkunmada zorluk ve diş ağrıları… Zaman ilerledikçe de bu sorunlar daha da ağırlaşmış. Peşinden mide ülseri, böbreklerinde tümör, dalak sorunları, artirit, kalp yetmezliği ve sol tarafta kısmi felç başlamış.

“Çocukken de hasta ve zayıf mıydın?” diye sorduğumuzda tam tersine, çocukken çok sağlıklı olduğunu, spor dallarında başarılı olduğunu ve kızlarda başı çektiğini söyledi. Hatta çok da iyi şarkı söyler, dans edermiş. Ancak sadece birkaç sene içinde hastalığı aniden ilerlemiş ve şarkı dahi söyleyemez hale gelmiş. Zorlukla yürüyen, yazın bile kat kat giyinen, sürekli ağrılarıyla yaşayan biri haline dönmüş. Her aldığı nefeste ölüme daha yakın hissetmeye başlamış.

Bundan daha kötü ne olabilir ki dediği sırada üstüne bir de akciğer kanseri eklenmiş. Etrafındaki herkes devrim hareketleriyle o kadar meşgulmüş ki kimse onunla o ana dek ilgilenmemiş. 2-3 sene kadar hastanede yatmış.

Sonunda mutlu haber gelmiş ve kocası ve diğer aile fertleri masum bulunarak serbest bırakılmış. Ancak bedensel hastalıkları bir on sene daha sürmüş.

Peki Çigongla ne zaman tanışmış? 1989 yılının sonlarında bir seminerde hoşuna gitmiş ve hemen uygulamaya başlamış. Daha ilk haftasında mide sorunları yok olmuş. Bu cesaretle uygulamaları daha da artırmış. 2 sene içinde ise tüm hastalıklarından kurtulmuş. Ardından da Merkez’de öğretmen olmuş.

Zhang hala hergün özellikle Duvar hareketini yapmaya devam ettiğini ve günde 200 sayıya çıkardığını iddia ediyor.  Sadece yılbaşı kutlamalarında, yani senede bir gün Çigong’a ara verdiğini söylüyor. Bunun bile onu suçlu hissettirdiğini, hastalığını yenmede minnet borcu duyduğu Çigong’a karşı sorumluluğunu onu hergün yaparak yerine getirdiğini iletiyor. Ancak bu şekilde bir daha hiçbir hastalığa yakalanmayacağına inanıyor.

67 – Babamın Altın Madenini Tükettim

1976’da Kuzey Çin’de Tanshan kasabasını deprem yerle bir etmiş. Onbinlerce kişi ölmüş. Binlercesi yaralanmış. Yaralılardan biri de Bayan Len. O zamanlar daha 10 yaşında bir çocukmuş.  Akrabalarının yanıbaşında uykudayken yaşamlarını yitirdiklerini ve onların cesetleri kokana dek enkaz altında onlarla birlikte kaldığını söylüyor. Çocuk olduğu için bacaklarının durumunu önceleri pek takmamış. Nasıl olsa zamanla eski gücüne kavuşur diye düşünmüş. Ama zaman hızla aktıkça, günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladıkça, bacaklarındaki ağrılar hiç gitmemiş. Eklemleri artık bükülmez hale gelmiş ve kemikleri de hassaslaşmış. Gece yan tarafa bile dönemez hale gelmiş.

Akrabaları çok destek olmuş. Akapunktur ve batı tıbbı dahil her türlü seçeneği denemişler. Hiç fayda görmemişler. Sonra durum iyice vahim bir hal almış ve felçli bir şekilde 4 ay yatağa mahkum olmuş. Yatakta yatarken bir tanıdığı ona Çigong videosu izletmiş. Lao-Shi videoda konuşurken çok etkilenmiş ve daha izlerken Çi’yi hissetmeye başlamış. Her gün defalarca ama defalarca seyretmiş. Denilen şeyleri zihninde uygulamaya devam etmiş. En sonunda omurgasından aşağı bir enerji akışı hissetmiş ve kurtulduğunu anlamış!.

Babası gelişmeye şahit olunca onu hemen Merkez’e getirmiş.  Ve artık yürüyebilen, eğilip kalkabilen bir insan olmanın mutluluğunu yaşamaya başlamış. Tüm bunlar ise sadece bir video kaseti maliyetine onu iyileştirmiş. Halbuki daha önce babası onun için 50bin Türk Lirasına yakın para ödemiş. Bu kadar parayı babasının nerden bulduğunu sorduk merakla. Babasının madenleri varmış!

Usta Chen espiriyle karışık babasının yardım kuruluşlarına yardım edip etmeyeceğini sormuş. O da gülümseyerek, ilerde bir altın madeni daha olursa seve seve yapacağını söylemiş. Zira şu andaki maden kızı yüzünden iflas etmiş…

68 – Politik Onay

Bayan Geng, hastalığı onu erken emekli edene kadar hükümet yetkilisi olarak çalışıyormuş. Görevi gereği geleneksel olmayan herşeye karşı şüpheyle yaklaşma ve bunu da amirlerine rapor etme gibi bir huyu varmış.  Ancak ne hastalık, ne politika, ne de din dinliyormuş. Onu iyileştirecek herşeye razı olur duruma gelmiş.

Çocukken bile bacakları hep ağrı içindeymiş. Büyüdükçe bunlar ciddi birer sorun haline gelmiş. Kırklı yaşlarında boyun fıtığı olmuş ve eğilip kalkamamaya başlamış. Dinmeyen baş ağrıları için günde 6 tablet ilaç içiyormuş. Kansızlık öyle bir duruma gelmiş ki durduk yere bayılmalar başlamış. Bir gün kendini sokakta yatarken ve başında da birsürü insan onu seyrederken bulmuş. Bir hükümet yetkilisi olarak güçlü bir duruş sergileyip durumu belli etmemeye çalıştığı esnada bu kez de güneşe bakamadığını farketmiş. Tüm vücudunda güneşe karşı aşırı hassasiyet başlamış. Arap kadınları gibi gözlerine kadar kapandığını söylerken utanıyor. Hükümet ise daha fazla tolere gösteremeyerek onu erken emekli etmek zorunda kalmış. Doktorların çaresiz olduklarını görünce alternatif “mucizevi” çözümler aramaya başlamış.

Peki aşırı gelenekçi hükümet kanadı olarak nasıl mucizelere bel bağlamaya başlamış? İşte bu yüzden mucizevi kelimesini kullandığını söylüyor. Gerçek dışı olduğu için. Çigong’a da inanmamış zaten.  Enerji kanallarını açmak için Çigong ustalarından biri ondan para talep edince iyice soğumuş.

Sonra şans eseri Lao-Shi’nin Zhineng Çigong kitabına denk gelmiş. Çok sade ve akıcı bir dille yazılmış olan bu kitapta, Çigong’un dinle yada üfürükçülükle alakası olmadığını ve bilimsel temellere oturduğunu, Lao- Shi’nin de zaten doktor olduğunu okuyunca rahatlamış. Kitapta söylenen başka birşey de, Çigong’u uygulayan herkesin birer araştırmacı olduğu ve kendi üzerinde deneyerek gerçeklere bizzat ulaştığı imiş. Kalpten inanarak aylarca Çigong uygulamaya başlamış. Birkaç ay içinde tekrar güneşe çıkabilir hale gelmiş. Artık alerjisi malerjisi kalmamış. Bir süre sonra da kendini ayağına kadar eğilip bükülebilir bulmuş. En sonunda da kendini Merkez’de hoca olarak bulmuş.

Politik olarak da Çigong onay görmüş!

69 – Askerin Yalnız Karısı

Hoca Yuan asker olan kocası ile tanıştığında muhasebeciymiş. Aşık olup evlenmişler ve bir de kızları olmuş. O evde kaynanası ile kalırken kocası sürekli askeri alanda görevliymiş. Kocasını görebilmek için uzun mesafeler tepiyor ve hayatı beraber yaşamak zorunda olduğu yaşlılarla stres halinde ve kocasına hasret içinde geçiyormuş.

Bu stres altında uykusuzluk, şiddetli baş ağrıları, nevralji ve sırt ağrıları başlamış. O kadar güçsüz düşmüş ki en ufak bir rüzgarda bile ayakta zorlukla durabiliyormuş. Yalnız yürüyemez hale gelmiş ve kolay bayılmaya başlamış.

Kaynanası ise ona destek olmak yerine tam bir kaynana gibi davranmaya başlamış. Sürekli herşeyine karışan, onu yöneten, emirler veren bir tavır sergilemiş. O kadar çok ağlamaya başlamış ki, insanlar onun delirmeye başladığına inanmış.

Kocası durumdan haberdar olmuş mu? Evet. Ancak konumu gereği birşey yapamamış. İş değiştirmesi ve askerliği bırakması ise imkansızmış.  Doktorlar onu uyuşturan bir dolu ilaç yazmışlar. Hiçbirinin iyileştirici etkisi yokmuş. Birgün kocası askeriyede Çigong’la tanıştığını ve onun da yapması gerektiği konusunda onu cesaretlendirmiş. Bu kadar ayakta duramaz haldeyken ve evdeki stresli duruma rağmen nasıl yapacağı konusunda endişeleri olsa da, kocası onu ikna etmeyi başarmış. Ona  askerdeyken sürekli ve düzenli şekilde nasıl Çigong yaptığını ve tüm hastalıklardan teker teker nasıl kurtulduğunu anlatmış.

Hemen yapmaya başlamasa da, Yuan’ın kafasında Çigong fikri köklerini salmış. Hergün parklarda insanları Çigong yaparken izlemiş. Sonunda kendini onların arasında bulmuş. Sadece o insanların arasında olmak bile ona iyileştirici bir güç vermiş. Çigong yapılan ortamın son derece huzur verici olduğunu ve inanılmaz bir enerjinin varlığını hissettiğini söylüyor. Sadece birkaç gün içinde bacaklarındaki ağrıların geçtiğini, birkaç ay içinde ise bir daha geri gelmemek üzere baş ağrılarından da kurtulduğunu ekliyor. Hatta kaynanasını bile Çigong yapmaya ikna ederek evdeki hakimiyetine son vermiş. Artık birlikte daha mutlu ve uyumlu yaşamaya, Çigong yapmaya başlamışlar.

Kızı da onlara katılmış. Hatta kızı tıp okuyup doktor olmuş ve hastalarını Çigong yapmaya teşvik ediyormuş. Hastane ve Çigong’un birbirini yok sayan değil birbirini tamamlayan iki unsur olduğu konusunda kızı bilinçli çalışmalar yapmaya başlamış.

70 – Oğullarına Sınavları İçin Yardım Etmişler

“Ailecek düzenli Çigong yapıyoruz, hatta yenilikçi birtakım yaklaşımlarla enerjiyi, yani Çi’yi, her alanda kullanıyoruz. Mesela oğlumuz sınava girmeden önce onu Çi ile donatıyoruz”

Bu sözler Bayan Sun Shu-Chong’a ait.

Evde Çigong çalışırken evrenden aldıkları enerjiyi, şifa veren ve koruyucu bir forma soktuklarını ve bunu da sevgiyle çocukları üzerine akıttıklarını söylüyor. “Sakin ol, rahatla, seninle birlikte tüm hücrelerinde bol miktarda Çi var,  soruların cevaplarını zaten biliyorsun, doğru olanları işaretle” diyerek onu sınava hazırlıyorlarmış. Bir nevi meditasyon. Bunun sadece kelimelerden ibaret olmadığını, bunu kalben hissederek ailecek gerçek kıldıklarını iletiyor. Senelerdir Çigong’da ustalık kazandıklarını, Çi’yi iyi ve bütünün hayrına herşeyde kullanabildiklerini söylüyor. Oğullarının da hep yüksek notlar aldığını ve iyi okullara girdiğini ekliyor. Hatta oğullarından biri Amerika’da burslu tıp eğitimi kazanmış. Yanı Çi her zaman görevde!

Çi’ye bu kadar güvenmek nerden gelmiş? Zamanında hastalıklarla pençeleşen kendileri, Çi’nin mucizevi gücü sayesinde hayatta kalmışlar ve bu günlere dek gelebilmişler. 70’li yılların başında kendisi düşük tansiyon, kansızlık, anemi, mide ülseri, genital hastalıklar, böbrek enfesiyonu ve yürüme zorlukları gibi hastalıklara maruz kalmış. 1987’de kocası “bu kadar insan neden Çigong yapıyor?” merakıyla Çigong’a başlamış.

Peki kocasının izinden gittiği için mi o da Çigong’a başlamış? Kocasının gösterdiği birkaç hareketle basit bir diş ağrısından anında kurtulduğunu görünce karar vermiş. O zamandan beri de tek bir gün bile ara vermemiş ve yaptıkça bunun bir sanat haline dönüştüğünü görmüş. “Sadece şifa vermekle kalmıyor özel yetenekler de geliştiriyor” diyor bayan Chong. Şaşkınlığımızı görünce devam ediyor: Yeterince konsantre olabilirse xray gibi içimizi görselleyebildiğini söylüyor. Bunu ise herkesin yapabileceğini, çünkü Çi’nin heryerde herkese yetecek kadar çok miktarda olduğunu, sadece yoğunlaşıp çok çalışmak gerektiğini vurguluyor.