21 – Tek Başına, Kalın Karların Arasında

Hocalardan biri olan Bayan Li yetersiz çalışan bir kalp kasıyla doğmuş ve daha 13 yaşında kalp krizi geçirmiş. En başlıca sorunu bu olsa da, takip eden artirit, mide sorunları, baş ağrıları, dalak problemi, kansızlık ve depresyon gibi hastalıklar  peşini bırakmamış.

1982 yılında karaciğer yertmezliğinden aylarca hastanede yatmış. Hatta ailesi yılbaşını hastanede onunla geçirmek zorunda kalmış. O yıl içinde 3 kez ölümden dönmüş. 45 kiloya kadar düşen vücudu güçsüz kalmış.  Elinde birşey tutacak hali bile yokmuş. İntiharı bile düşünmüş ama bıçağı tutamadıktan sonra bunu bile beceremeyeceğini anlamış. O da yemek yemeyerek ölürüm belki diyerek kendine eziyet etmeye başlamış.

Durumuna acıyan kocası zorla da olsa onu beslemek için çabalamış. Bir gün 2 oğlu, biri elinde bir tas süt ve kaşık, diğeri ise havlu tutarak onu yedirmeye ve ağzını silmeye başlamışlar. Gözünden yaşlar gelerek onlara annesiz kalmayacaklarına dair söz vermiş.

Bir gün parkta toplu halde Çigong yapan bir grup görüp merak etmiş. Gücünü toplayıp aralarına karışmış ve anında Çi’nin çekim gücünü hissetmiş. Yağmur yada kar demeden her sabah bu gruba katılmış, gruptan kimse gelmese bile hareketleri tek başına tekrarlamış. Bir gün şiddetli kar yağışı altında pratik yaparken üzerine yağan kar yüzünden kardan adama döndüğünü farketmiş. İstifini bozmadan devam etmiş. Bitirdiğinde üzerinde biriken karları zorlukla temizlemiş.

Devam ettiği pratikler ona sağlığını geri kazandırmış. 1987’de Merkez’e gelip 3 aylık hocalık eğitiminden geçip o da insanlara öğretmeye başlamış. Şimdi o artık normal bir insan ama yaşadığı tecrübe olağanüstü…

22 – Kendiliğinden Kaybolduysa Kanser Değildir O!

4 yıl önce meme kanseri olduğunu öğrenen ve sadece 3 aylık ömrü kaldığı söylenen Bayan Wu, hiç durmadan 3 gün ağlamış.

Peki doktor tavsiyesi ne olmuş? Ne isterse yiyebileceğini ve güzel güzel dinlenmesini söylemişler.

Ustanın bu cevap karşısındaki şaşkınlığını görerek Wu devam etmiş. Ameliyat olamayacağını çünkü aynı zamanda kalp yetmezliği ve kansızlık olduğunu söylemiş. “Ameliyat masasında kalırsın” demişler. Kemoterapi filan da göremezmiş çünkü vücudu bunu kaldıramazmış. Kanserden önce iyiyken bile 5 basamak merdiven çıksa 10 nefes dinlenen biriymiş. Ölümü kabullense bile oğlunun yetim kalması fikri onu çok rahatsız etmiş.

Mucize için yalvarmaya başlamış. Bi gün biri gelip Çigong’dan bahsetmiş. Hemen yakınlarda yaşayan bir Çigong ustasını ziyaret etmiş. Usta buna Çi vermeye başlamış ve olumlu tepki verdiği görülünce hemen çalışmalara başlamış. 1992 sonunda tamamen iyileşmiş ve merdivenleri birer ikişer çıkmaya başlamış.

O da her hasta gibi sonradan doktorunu görmeye gitmiş. Doktoru onu hala hayatta görünce çok şaşırmış. “Eğer kendiliğinden iyileştiyse o zaman o kanser değildi, biz yanlış teşhis koymuş olabiliriz” demiş. Doktorun şaşkınlığı yada inkarları onu alakadar etmemiş, Çigong’un bir numaralı felsefesi olan “haticeye değil neticeye bakarım” diyerek gülümsemiş.

23 – Çin’deki En Stresli İş

Zhou zihinsel olarak bir çöküş yaşamış. İşine konsantre olamıyor ve geceleri de uyuyamıyormuş. Sebepsiz yere öfkelenir, işte de hiçbir zaman motivasyonu sağlayamazmış. İşvereni çok anlayışlı bir insan olduğu için çoğu zaman erken çıkmasına izin verirmiş. Ne Batı Tıbbı ne de Çin Tıbbı yardımcı olamamış. Sonunda işveren de isyan etmiş ve zorunlu olarak 1 sene işten uzaklaştırılmış.

“Peki ne iş yapıyordun?” diye sormuş Chan. Ülkenin “tek çocuk” politikasını bizzat sahada yürüten elemanlardan biriymiş. Belki de Çin’deki en stresli iş olduğunu söylüyor. Çünkü gidip bir aileye başka çocuk yapamayacaklarını söylemek kadar acı bir şey yok. Sonra da o aileyi avutmak. Meğerse onu bu duruma getiren yaptığı işin omuzlarına yüklediği sorumlulukmuş.

Peki, Çigong’un nasıl faydası olmuş? Düzenli yapmaya başladıktan sonra iştahı yerine gelmiş ve daha enerjik hisetmiş. Uykularını daha kaliteli uyumaya başlamış. Ancak konsantrasyon sorunu yaşadığından ilk başlarda Çigong yapmakta da zorluk çekmiş. Bu yüzden de hemen olumlu bir sonuç alamadığı için hayal kırıklığı yaşamış.

Neredeyse vazgeçmek üzereyken hocası tek başına değil grupla çalışmasını önermiş. Grupla çalışmaya başlayınca, kollektif ortaya çıkan Çi ile daha kolay konsantre olmuş ve hareketleri kaçırmamış. Yavaş yavaş o da Çi’yi hissetmeye ve kullanmaya başlamış. Zamanla tüm sıkıntılarından kurtulmuş.

“Peki işine tekrar geri dönmek istiyor musun?” diye sormuş Chan. “Hiç şansları yok, böyle çok daha iyiyim” diye cevap vermiş Zhou.

24 – Atalarımızın Mezarlarını Kazdık

Ağzı kulaklarına vararak sırıtan genç delikanlıya sormuş Chan: “Beni duyabiliyor musun?”
“Evet” demiş oğlan ama annesi hemen atılmış. “Seni duyabilir ama düzgün konuşamaz çünkü dil becerileri henüz gelişmedi”.

Buna anlam verememiş Usta Chan. Kadın açıklamış. 2 yaşındayken yanlış tedavi yüzünden oğlu duyma yetisini kaybetmiş. Şanssızlık bu ya kardeşi de aynı şekilde sağır olmuş. 4 çocuktan 2 oğlan sağır, 2 kız normal kalmış. “Peki hiç bir uzman görmedi mi çocuklarınızı?” sorusuna şöyle cevap vermiş. Geçtiğimiz 10 yıl boyunca oğlanları götürmedikleri hastane kalmamış ama sonuç alınamamış. Kadın neden erkek çocuklar diye isyan edip ağlamış. Batıl inanç icabı gidip dedelerinin mezarlarını bile kazıp, acaba yanlış mı gömüldüler diye bakmışlar. Onun da yardımı olmamış.

Derken bir gün, komşularından biri Çigong ile iyileşen hastalardan bahsetmiş ve şiddetle tavsiye etmiş. Onlar da çocuklarını alıp Merkez’e götürmüşler.

Açılış konuşmasını yapan Lao-Shi herkesle tokalaşırken sıra oğluna geldiğinde tokalaştıktan hemen sonra oğlan sevinç çığlıklarıyla zıplamaya başlamış. Artık duyabiliyormuş. Annesi de sevinçten ağlamaya başlamış. Çigong’u çok ciddiye alan aile, dini bir farz haline getirip namaz kılar gibi egzersiz yapmaya başlamış. Küçük oğlan tamamen, büyük oğlan da çok az bir kayıpla tekrar duymaya başlamışlar.

25 – Bedenimin İçini Görebiliyor Musunuz?

“Pek çok doğaüstü yeteneği olan insanın başka insanların içini görebildiğini duymuştum ama hiçbirine rastlamamıştım” diyor Usta Chan. Hoca Ho da onlardan biri.

1958’de artirite yakalanmış. Bütün eklem yerleri şişmiş ve yürüyemez hale gelmiş. Hergün ağır ilaçlar almaya başlamış. Bundan öncesinde ise halihazırda mevcut olan kalp ve yüksek tansiyon problemleri de varmış. Keçileri kaçırmak üzere olduğunu farketmiş.

En kötüsü ise 1985 yılında olmuş. 6 saatlik bir tutuklama söz konusu olmuş. Ondan sonra paranoyak bir hayat sürmüş. Herkes arkasından iş çeviriyor, herkes dedikodu yapıyor, kumpaslar çeviriyor sanmış. Hayatı kontrolden çıkmış.

1988’de yine bir arkadaş tavsiyesi ile evlerine yakın bir yerde Çigong öğrenmeye başlamış. Daha ilk dersten çok sevdiği bu öğretiye gönül vermiş ve gerçek bir Çi ustası olmuş. Ağrılarına rağmen pratik yapmayı hiç bırakmamış.

Bir gece burnundan nefes alamamaya başlamış ve bütün gece ağzından nefes almak zorunda kalmış. Sabah kalktığında burnu açılmış ve içinden cerahat akmış. Bununla beraber bütün fiziksel rahatsızlıkları son bulmuş. Burnuna bakmaya çalıştığında iki gözünün arasında sanki ayna varmış gibi hissetmiş ve içine doğru bakınca damarları görmüş. Sınıfa gidip bunu hocasına söyleyince “Tebrikler, içini görme yetisine kavuştunuz” kutlaması almış. Büyük ihtimal beynindeki kan damarlarını gördüğü söylenmiş.

Sonra eve döndüğünde vücudunun çeşitli yerlerine bakınca içini görebildiğini farketmiş. Sonra diğer insanlarınkini de görmeye başlamış. Önce ona inanmamışlar ama gözle teşhis koymaya başlayınca hayretler içinde kalmışlar. Doktorlar hangi kadının hamile olup hangisinin olmadığını onunla test etmişler. Bu denemeden sonra ona inanmışlar.

“Yani ayaklı bir X-ray cihazı diyebilir miyiz senin için? Bunun faydası ne oldu?” diye sormuş Chan.

İlk başlarda pek faydasını görmemiş. Lao-Shi onu görünce bu yeteneği hastalar üzerinde tespit amaçlı kullanmasını söylemiş. O da gezerek hastalıkları tespit etmeye ve şifa vermeye başlamış. Yani bir nevi mobil şifacı. İlk üzerinde çalıştığı insan ise kolu kırılan bir adam olmuş. Kolunun içine bakıp kemiğin nerden kırıldığını görüp ona göre şifa tonlaması yapmış.

Peki ya kendi sağlığı ne olmuş? Kendisi de arada çaktırmadan iyileşmiş. Şifa dağıtırken o da nasibini almış.

Peki Çi’nin kendisini görebiliyor mu? Evet. Her insanın etrafındaki ve iç organlarının etrafındaki Çi’yi görebiliyormuş. Chan ona da bir bakıp herşey yolunda mı söylemesini istemiş. Gözlerini kapayıp Chan’e dönmüş ve bir iki dakika öyle durmuş. Chan bu bekleyiş esnasında herhangi bir ısı yada etkileşim hissetmemiş ama tedirgin de olmuş bir yandan. Sonra gözlerini açan Ho, “Bir şeyin yok turp gibisin” demesiyle bir oh çekmiş.

26 – Dansederek Ölürüm Daha İyi

Daha röportaja başlamadan önce ortalarda dolanırken uzun sarı saçlı Bayan Yang’ın güzelliği herkesin dikkatini çekiyormuş.

Geçen Mart durmayan adet kanamaları başlamış. Ardından da karın bölgesinde şiddetli ağrılar. Annesi onu hastaneye götürüp check-up yaptırmış. Bu genç yaşında ciddi bir şey olmayacağını düşünerek içi rahatmış.

Hastanede onu seruma bağlayıp aynı zamanda da kan vermeye başlamışlar. Bu hiç hoşuna gitmemiş ama kan kaybı durumlarında yapılması gerekiyormuş. Koşup oynayan bir kızken ne hallere düştüm diye düşünmüş. Bütün gün damla damla serum şişesini izlemek ve tam bitti derken yenisinin takılması tam bir işkenceymiş. Bir ara damlaları sayarak kafayı yediğini düşünmüş.

Erkek arkadaşı ve annesi de sık sık ziyarete geliyormuş. O kadar iyi davranıyorlarmış ki, her veda edişleri sanki onu bir daha göremeyecekleri tadında oluyormuş, bu da onu çok tedirgin ve paranoyak yapmış. Sonra öğrenmiş ki rahim kanseri! Kemoterapi ve radyoterapiye cevap veremezse 3 yıllık ömrü kaldığını söylemişler.

Ameliyat ücretleri de çok pahalıymış. Usta Chan ailesinin gücü olup olmadığını sormuş.

Babası için para mühim değilmiş, zira 2 adet bar işletiyormuş ve kızı da orda sık sık dans edermiş. Kemoterapi süresince ailesi onu kalabalık her türlü yerden uzak tutmuşlar. Barlardan birine uğrayacak olsam beni yaka paça dışarı atarlardı, mikrop kapmayım diye. “Eğer öleceksem, bu dansederek olsun!” diye isyan etmiş. Annesini dinlemeyip bütün gece dans ederek bütün sıkıntılarını bir kenara bırakmış.

Evet, sıkıntıları bir yere gitmemiş, kemoterapiye de cevap vermemiş. Tek çare olarak ameliyat kalmış. Ameliyat başarılı bile geçse artık kadınlığını yaşayamacakmış çünkü rahmi alınacakmış. E o zaman bu nasıl bir seçenek diye düşünmüş. Kendini şimdiden yetersiz hissetmeye başlamış.

Ameliyat günü aldıkları Pekin’in en iyi hastanesine yatmadan bir gün önce gitmekten vazgeçmiş. Kızını anlayışla karşılayan annesi Çigong’u denemek isteyip istemediğini sormuş. Hiç bir fikri olmadığı halde hemen kabul etmiş.

Peki neden annesi Çigong tavsiye etmiş?

Annesi kızının durumunu akrabalardan birine anlattığında, öğrenmiş ki o da bir zamanlar lösemi olmuş ve Merkez’de iyileşmiş. Annesi tam olarak %100 güvenmese de, hatta yanlış bir seçimle herşeyin daha kötü olma ihtimali de olsa kararı kızına bırakmak istemiş. Kızı da bu iyileşen akraba ile konuşmuş. Kızı annesinin tersine içi umut dolu bir şekilde inanmış ve Çigong almak için sabırsızlanmış.

2 ay boyunca çok ciddi çalışmalar yapmış. Erkenden kalkıyor ve geç saatlere kadar çalışıyormuş. Özellikle de duvar hareketi çok işine yaramış, onun için her gün ek yarım saat, bir saat ayırıyormuş. 10 gün içinde abdomen kısmı ağrımaya başlamış. Hocaları bunun iyiye işaret olduğunu söylemişler. Ancak 1 ayın sonunda doktorları tümörün her zamankinden de büyük olduğunu söyleyince kafasından kaynar sular inmiş. Hocaları da bazen Çi enerjisinin tümörü yok etmeden önce balon gibi şişirerek yok ettiğini söylemişler. O da buna güvenip çalışmalarını daha da sıklaştırmış. Ağrılara rağmen sabır ve azimle devam etmiş. 1 ay sonra tekrar doktora gittiğinde kanserden eser kalmamış. Gitmiş! Evet gitmiş!

“Peki artık eve gidip dans etmek için bir sebebin kalmadı” diye takılmış Chan.

“Aslına bakarsan artık dans etmek yerine Çigong yapmayı tercih ederim. Bundan sonra da paramı sokağa atıp abur cubura ve eğlenceye harcamak yerine, biriktirip Merkez’e bağış yapmak istiyorum. Böylece benim durumumdaki herkes şifa bulabilir.” demiş.

“Peki seni bir de kendi saçınla görebilir miyim?” diye sormuş Chan. Peruğunu çıkaran Yang’ın kısacık ama çok güzel saçları varmış, sanırım o ana kadar o da saçlarının tekrar çıktığını pek farketmemiş. Bundan sonra da hiç peruk takmamış.

27 – Etrafa Para Saçtım

Bay Fu kısa boylu bir adam, açık bir alnı ve bebek yüzlü bir suratı var. Yaşını hiç göstermiyor.

1992 yılında, stres dolu, gece gündüz yoğun iş temposuyla çalışırken bir anda hem beden hem de zihnen çökmüş. Geceleri uyuyamaz hale gelmiş ve dinmeyen baş ağrıları ve kalbinde ritm bozukluğu başlamış. Aklını yitirdiği zamanlar olmuş. 6 ay boyunca hastanelerde sürünmüş.

“Aklımı yitirdim  derken ne demek istedin?” diye sormuş Chan. O da etrafında olup biteni bazen idrak edemediğini, birileri para istese ne kadar verdiğini, ne zaman verdiğini hatırlamadığını ve işe döndüğünde işine konsantre olamadığını söylemiş.

Şans eseri komşusu sayesinde Çigong’u duymuş ve hemen Merkez’e gelip çalışmalara başlamış. 3 ay içinde bütün sıkıntılarından kurtulmuş, hem bedenen, hem de zihnen.

Chan’in “Hala para dağıtıyor musun?” şeklindeki muzip sorusuna “Hiç şansın yok dostum:)” diye cevap vermiş.

28 – 25 Yaşımda Yaşlı Bir Adamdım, 52 Yaşımda İse Genç

Bay Wang çocukluğundan bu yana hep sağlık yönünden zayıf olmuş. Daha 25 yaşlarındayken zayıf ve soluk yüzü yüzünden herkes onu yaşlı bir adam sanarmış.

Kalbinde ritm bozukluğu, tansiyon, baş ve mide ağrıları, artirit, ne ararsan varmış. Doktorlar o kadar çok ilaç yazmışlar ki, bir keresinde hepsini birden içip intihar etmek istemiş ama başarılı olamamış. Her uyandığında hala cehennemde olduğunu düşünmüş.

Ağrıları o kadar dayanılmazmış ki, intihar etme sebebi öncelikle buymuş. Sonra tekrar denemiş ama yine son anda kurtarılmış. Sonunda intihar teşebbüsünden vazgeçip bir çözüm yolu bulmayı umut etmeye başlamış.

1988’de göz damarlarında sorunlar büyüyünce doktorlar kör olacağını söylemişler. “Yok mu bir mucize!” diye yakarmaya başlamış. Tam o sıralarda Lao-Shi kasabalarına gelmiş ve Zhineng Çigong eğitimi verecekmiş. O da bu fırsatı kaçırmayıp katılmış ve kendi kendine şifa sanatını öğrenmiş. 1 yıl düzenli çalışarak tüm hastalıklarından kurtulmuş ve hala da gözlerinin görebildiğini söylüyor. Artık ona yaşlı adam olarak değil, büyük abi şeklinde seslenmeye başlamışlar. “25’imdeyken çok yaşlı görünüyordum, şimdi 52’sinde beni genç sanıyorlar.”

Kendi bulunduğu bölgede Çigong derneği kurup, sıkı bir reklam kampanyası programlamış. Tüm geliri de yardım amaçlı kullanmayı hedeflemiş. Böylece kendi minnet borcunu da ödemeyi amaç edinmiş. Şimdiden derneğe üye olan kişi sayısı 20bin olmuş.

Chan: “Peki dernekteki eğitmenlerin başarı kriteri nedir?”
Wang: “Başarı kriteri ne kadar çok öğrenci yetiştirdiği!” (yani iyileşen hasta miktarı, hasta yerine öğrenci kullanıdğımızı hatırlatayım).

Cebinden fotoğraf albümü çıkarıp kendi iyileştirdiği insanlarla çekilmiş hatıra fotoğrafları gösteriyor. Belki Wang’ın ısrarla iki kez intihardan kurtarılması, kendisine de bir kurtarıcı rolü verilmesindendir.

29 – Size Yazıcam Ama Lütfen Cevap Yazmayın

Bay Mo’ya Kasım ayında mide kanseri teşhisi konmuş. Bunu ailesinden saklamış. Ancak ameliyat için yılbaşı sonrasına kadar beklemesi gerekiyormuş.

Yılbaşını kutlarken bir aile dostu Çigong’dan bahsetmiş ve ameliyatın bir garantisi olmadığını ama Çigong’un denemeye değer olduğunu söylemiş. Mo çalışma grubuna katılmaya karar vermiş.

“Çigong yapmaya başladıktan sonra hala ameliyata sıcak bakıyor muydun?” sorusuna “O sadece alternatiflerden biriydi. Benim gibi denize düşen yılana sarılır modundaki biri herşeyi denemeye hazırdır. Yaptıkça Çigong’un benim için en iyi seçenek olduğuna karar verdim ama tam sonuç almak ve Çi’in faydasını görmek için inanç ve özveri gerektiğini biliyordum” şeklinde cevap vermiş.

Merkez’e gelmeden önce karısı ve oğluyla vedalaşan Mo, “Ben size ordan yazarım ama siz cevap yazmayın” diye tembihlemiş. Yazdığı mektupların herbiri bir öncekinden daha iyi haber veren mektuplar olmuş. Dördüncü mektubu yazdığı sırada artık tamamen iyileşmiş.

Sabah dörtlerde kalktığını söyleyen Mo, en ateşli zamanlarında bile duvar hareketini hergün 200 kere yapmış.

Ateşliyken durumunun daha kötüye gitmesinden korkup korkmadığı sorulduğunda, “Biliyordum ki ateş sadece Çi’nin içerde faaliyet gösterdiğinin bir işaretiydi” demiş.

30 – 40 Yıl Bekledim

Bay Xu’nun beyne kan taşıyan damarlarından birinde tıkanıklık varmış. Günde sadece iki yada üç saat uyuyabiliyormuş. Buna ek olarak yüksek tansiyon, şeker gibi hastalıklar yüzünden bir dolu ilaç kullanıyormuş.

İlaçların hepsi pahalı ilaçlarmış ve onlarsız hiçbir yere gidemez olmuş. Üstelik biraz rahatlama dışında hiçbir faydaları da yokmuş. Her geçen gün daha güçsüzleştiğini hissetmiş. Bir arkadaşının tavsiyesi üzerine lokal bir Çigong grubuna katılmış. 2 ay gibi kısa bir sürede ilaç bağımlısı olmaktan kurtulmuş ve kilo almaya başlamış.

Neden 3 aylık eğitimi almak istemiş? Grupla çalışırken bir mucizeye tanık olmuş ve daha derinlemesine öğrenmek istemiş. Peki neymiş bu mucize? “Yüzüme nur geldi’” demiş Xu. Öncesinde yüzünde belki yüzlerce sivilce ve leke varken şimdi yüzü pırıl pırıl olmuş. Bunları neredeyse 40 yıldır yüzünde taşıyormuş.

“Tüm hayatım boyunca çirkin bir insan olarak yaşadım, şimdi ise mutlu bir şekilde aynaya bakıyorum.”

“Eve döndüğünüzde dikkat edin karınız üstünüze atlamasın:)”