71 – Çi İçmeye Bayılan Adam

65 yaşında gençlere taş çıkartan atletik bir yapıya ve enerjiye sahip olan Öğretmen Liu, merkezde günün oniki saati düzenli Çigong yapıyor.

“Bak” diyerek saçlarını gösteriyor. Düzenli Çigong’la saçlarının tekrar siyah renge dönmeye başladığını ve kırışıklıklarının pek çoğuyla vedalaştığını söylüyor.

Genç kalmak için mi burada olduğunu soruyoruz. Buraya ilk geldiğinde hasta bir adam olduğunu ve çok uzun bir süre de hasta kaldığını iletiyor. Tepeden tırnağa toplamda yirmi dört adet hastalığa yakalanmış.  Düzinelerce ilaç kullanmasa ağrılarla baş edemez duruma gelmiş. Ancak aldığı her ilaç bir başka hastalığı yaratmış. Her defasında bir ilaç daha eklenmiş. Hastalığı kendi kendini hapsettiği bir hapishane olarak görüyormuş.

Parklarda yüzlerce insanı Çigong yaparken görünce, eğer faydası olmasa bu kadar insan boş yere bu mereti yapmaz diye düşünmüş. Bunların hepsi keçileri kaçırmış olamaz demiş. O da denemeye karar vermiş ve çatlakların arasına katılmış.

Denemeye başladığı ilk günde kendini suya kavuşmuş balık gibi hissetmiş. Artık hasta olduğunu unutuncaya dek hergün bir sanatla uğraşır gibi Çigong yapmaya devam etmiş. Sonunda da kısa bir sürede tüm hastalıklarından kurtulmuş ve sağlığına kavuşmuş.

“Bir” hastalıktan bile kurtulmanın epey zaman aldığına dikkat çekerek, 24 hastalıktan nasıl olup da kurtulduğunu merak ederek soruyoruz. Bunun düzenli ve sebat ederek Çigong yapmaktan başka bir sırrı olmadığını vurguluyor. Hatta hareketleri yapmıyorken bile Çigong yapmaya devam ettiğini iletiyor. Bu kafamızı karıştırıyor. Ekliyor: Çi’yi günlük hayatına o denli dahil etmiş ki, bir bardak su içerken bile suyun Çi ile dolu olduğunu ve her damlanın onun faydasına olduğuna inanıyormuş. İnsanlarla bir araya geldiğinde bir enerji deryası içinde olduğuna ve bunun da bütünün hayrına olduğuna inanırmış, bu şekilde herkesi çok olumlu etkilermiş. Peki karşısındaki olumsuz ise yine de bunu başarabildiğini merak ediyoruz. “Elbette!” diye yanıtlıyor. “Sen bir Çi ustası, yani Çi’nin efendisisin, kölesi değil”. Karşındaki durum ne olursa olsun, her hal ve durumda Çi’nin en güzel şekilde ortaya çıktığını ve bundan da, olumsuz olanlar da dahil herkesin nasiplendiğini söylüyor.

Birer bardak Chi içerek gülüşüyoruz.

72 – Sadece Üç Günlük İlaç Kalmış

Bayan Mei pankreas kanseri tanısı konulduğunda bir süre hastanede yatmış ve belli bir seviyeye kadar iyileşme sağlanmış. Ancak kısa sürede kanser takrarlamış ve eskisinden de beter olmuş, birşey yiyemez ve nefes alamaz hale gelmiş.

Dışardan besleyerek ve oksijen tüplerine bağlı bir şekilde 22 gün hastanede kalmış. Doktorlar ameliyat kararı almışlar. Hayatta kalma şansı düşük olduğu için ameliyat olmayı reddetmiş. Kızı hemşire olduğu halde o bile üstelememiş. Kocası ise İlaçsız Hasteneyi araştırıp oraya gitmesini tavsiye etmiş.

Kocası daha önce bronşitini 2 sene boyunca Çigong yaparak yenmiş. (peki neden 2 sene boyunca karısına bundan bahsetmemiş? Sanırım kendi üzerindeki tam iyileşmeyi görmek istediğinden)

Bayan Mei son çare olarak Çigong yapmaya karar veriyor ve Merkeze geliyor. Ayağa kalkamasa da yatakta imgeleme yoluyla hareketleri ve nefes çalışmalarını zorlukla da olsa sebatla yapıyor. Zamanla uyku düzeninin oturduğuna şahit oluyor ve hala hayatta olduğuna şaşırıyor.

Dışardan yemekle beslenen ve yatalak birinin nasıl Merkeze geldiğine şaşırıyoruz. Buraya hemşire kızlarının eşliğinde sadece 3 günlük ilaç takviyesiyle geldiklerini söylüyor. Peki ya Çigong fayda etmeseydi? Bunu akıllarına bile getirmeye niyetleri olmadığını söylüyor.

Bayan Mei büyük ihtimalle buranın da bir hastane gibi tam teşekküllü olduğuna inanmış yada son çare olarak bunun fayda getireceğine o kadar inanmış ki, dediği gibi arkasında bıraktığı tüm köprüleri yıkarak buraya zihninde iyileşmeyi gerçekleştirmek üzere adım atmış. Zihni ve bedeni bir olup savaşı birlikte kazanmışlar. Bu tarz imkansıza yakın hikayeleri dinledikçe insanın tüyleri diken diken oluyor ve kendi cinsine karşı hayranlığını ve “bir” olmanın hazzını daha çok hissediyor.

73 – Beş Parasız Kalmak Belki de Hayrımıza Olmuş!

Hoca Zhang çok neşeli ve güzel bir insan. Her gün öğrencilere düzenli hareketleri yaptıran kadroda yer alan sabit hocalardan biri. Ama onun da bir hikayesi var elbet. O da zamanında bir öğrenciydi…

Böbreklerinde şiddetli enfeksiyon sebebiyle nerdeyse hayatını kaybediyormuş. Bir sene içinde 4 kez hastaneye kaldırılmış. Taşralı bir aile olarak hastane masraflarını ödeyebilecek durumları yokmuş.  Ailesi eşten dosttan hep borç almışlar.

Peki orda da paran yoksa hastanelerin seni geri çevirip çevirmediğini merak ediyoruz? “Paran yoksa tedavi de yok” diye cevap veriyor. O zamana dek 3000 Türk Lirasına yaklaşan para borç almışlar. Akrabaları da onlardan daha fazla zengin olmadıkları için her hastaneye yattığında yeniden borç isteyebilecekleri kaynaklar da yok olup gidiyormuş. Böbrekleri ise her an patlamaya hazır volkana dönüşmüş. Hastaneden her eve dönüşünde bir daha gitmek istemiyormuş çünkü iyileştiğine inanmayı tercih ediyormuş, ama ailesi ona ölecek gözüyle baktıkları için durum zorluğunu koruyormuş. Bir gün abisi, bir arkadaşı Çigong sayesinde kanseri yendiği için onun da yapmasını istemiş. Doktorlardan daha iyi kimsenin birşey bilmeyeceğini düşünerek bir süre inat etmiş.

Peki fikrini dğiştiren ne olmuş? İğneler! İğneden korktuğu kadar hiçbir şeyden korkmuyormuş ve doktorlar hergün yapılması gerek düzinelerce iğne yazınca doğal yolla iyileştireceği söylenen Çigong’un kollarına atlamaya karar vermiş! Bir ay kadar kısa bir süre içinde böbrekleri daha iyi hale gelmiş. 2 sene içinde de tamamen iyileşmiş.

Peki zengin bir aileniz olsaydı ve hastane masrafları sorun olmasaydı, yine de Çigong yapar mıydı diye merak ediyoruz? Hayır diye cevap veriyor. Parası olsaydı, doktorlara güvenip iğnelere rağmen son nefesine kadar hastaneyi seçeceğini, ancak Tanrının onları beş parasız bırakarak, bu şekilde Çigong’la tanışmalarına vesile olmalarını sağlayarak kutsadığına inandığını söylüyor.

74 – Binlerce Kişinin Önünde Pantolunu Aşağı İndi

Hoca Li çatlamış bir yumurtayı Çi gücüyle tekrar eski haline getirmek için kolları sıvamış, öğrencileri etrafına toplanmış ve hayretler içinde bu mucizevi olayı seyrediyor.

Durumu şöyle açıklıyor: enerji maddeye dönüşür, madde de enerjiye. Hücreler bu şekilde titreşir. Herşey enerjidir. Burda olan da o. Yeterince Çi toplandığına onu maddeye dönüştürebilirsiniz. Bu şekilde pek çok hocanın kırık ve çatlak kemikleri tedavi edebildiklerini duymuştuk. O da bunu dışardan gözlenebilecek şekilde insanlara göstermeye karar vermiş. Dahice!

Peki Çi’ye bu kadar güçlü olan inancı nerden gelmiş? Çi’nin cankurtaranı olduğunu  söylüyor. Senelerce düzinelerce hastalıkla mücadele etmiş. Bunlardan en çok etkilendiği kalp yetmezliği, astım ve tansiyon olmuş. Artık iyice ölümün eşiğine geldiğinde suratı yaratık gibi bir hal almış. Kafası omuzları kadar genişlemiş. Değneklerle bile zor yürüyormuş. Yatarak uyuyamıyormuş. Doktorlar umutlarını çoktan yitirmişler.

Oğlunun araştırıp bulmasıyla onu merkeze getirmişler. Oğlunun ona olan inancını yitirmemesi ve onu buraya getirecek kadar azimli olmasından dolayı ona ne kadar minnet borçlu olduğunu söyleye söyleye bitiremiyor.

Burada hasta muamelesi değil de öğrenci olarak kabul edilmesi bile onun iyileşmesi için bir başlangıç olmuş. Kendini bir sanat okulunda gibi hissetmiş. Kafasındaki tüm “iyleşemem”, “ölecem” gibi olumsuz düşünceler yok olup gitmiş. Hiç durmadan inatla ve sebatla Çigong yapmış. Hatta birgün hiç durmadan 4 saat kol harekelerini yaptığını söylüyor.

Bu kadar ağır hareketlerin ona zarar vermesinden korkmamış mı hiç? Hayır. Hastalığı yenme azmiyle kendinde inanılmaz bir güç bulmuş ve kaybedecek en ufak bir zamanı olmadığına inanmış. Beden-zihin-ruh bütünlüğüyle takım işi yaparak hastalığı yendiklerini söylüyor.

Şimdi ise hastalığını yenerek diğer insanlara örnek teşkil eden biri olarak  öğretmenlik yaptığını ve diğerlerini gaza getiren amigo olduğunu vurguluyor.

Bir gün Lao Shi ile el sıkışırken başına komik bir şey gelmiş. Buluşmadan önce aşırı kilolarından kurtulduğunu çok farketmemiş. Binlerce kişinin önünde pantolonu düşmüş. Utanmış mı? “kilo verdim diye utanır mı insan hiç?” diyerek bizi de güldürüyor. Çi her yönde çalışmaya devam ediyor! Hem mucizelere imza atıyor hem güldürüyor…

75 – Patronu Onu Kurtarmayı Red Etti! Oysa Mutlu!

Başkaları duyacak diye kısık tonda konuşan Bayan Liu, 30 senedir bronşit problemi olduğunu söyledi. Ancak kalp probleminden bahsederken sesi tonu yine yükseldi.

Kalp yüzünden hastaneye yattığından doktorlar acilen ameliyata almak istemiş. Patronundan izin ve destek almak için gittiğinde patronu ameliyat masrafını sormuş ve miktarı duyunca tüm yalvarmalarına rağmen kabul etmemiş. “Hiç mi insafın yok?” diye sorduğunda ise “Var, ama o parayı verirsek şirket batar ve ikimiz birden çulsuz oluruz” diyerek özür dilemiş.

Sonra arkadaşlarından biri çıkagelmiş ve kendi kendini iyileştirme sanatından bahsetmiş. Bunun adı Çigong’muş. Hemen merkeze gelmiş ancak geldiği esnada yemek yiyecek dahi gücü yokmuş. Oradaki diğer öğrencilerin de desteği ile çalışmalarına başlamış. Sebat ederek ve yılmayarak hergün çalışmış ve sonunda kalbini normal ritmine döndürmüş.

Kalbinin iyileştiğini nasıl farkettiğini souyoruz? Vücudunu dinlemeyi öğrendiğini söylüyor. “O biliyor, O söyledi” diyor. Ardından çektirdiği EKG ile de bunu kanıtladığını ekliyor.

Tebrik edip burada ne kadar harcadığın soruyoruz. 40-50 TL gibi komik bir cevap veriyor.

Patronunuz bu kadar azla kurtulduğu için çok sevinmiştir dediğimizde kızarak her kuruşu kendisinin ödediğini söylüyor. İş yerleri sadece anlaşmalı hastanelerin masraflarını ödediği ve İlaçsız Hastanenin hastane statüsünde olmadığı için kaale alınmadığını ekledi. Yani patronu ameliyatı için gerekli yüksek meblayı ödemeyerek onu ölüme terk etmekle kalmamış, bu komik rakamı bile cebinden ödemeye tenezzül etmemiş.

Her ne kadar bu duruma kızması ve öfkeli olması gerektiğine inansa da bu durumun kendisine sunulmuş bir kutsama olduğuna inanıp şükretmeyi tercih ettiğini söylüyor. Kendi kendini iyileştirmiş olmanın derin hazzını yaşıyor.

76 – Böbrek Taşları Artık Küçük Bir Şişede

1985’de Bay Yu böbrek taşları için iki ameliyat geçirmiş. 6 yıl sonra ise ağrıları tekrar başlamış ve doktorlar içindeki beş adet taş yüzünden böbreklerin şekil değiştirdiğini farketmiş.

Doktorlar bu yüzden ameliyatın riskli olabileceğini söylediklerinde Bay Yu bunalıma girmiş. Sadece ilaç verip acılarını hafifletmekten başka yapacakları birşey olmadıklarını ifade etmişler.

Şansını başka hastanelerde, bitkisel şifalarda, akapunturda ve şifacılarda arayan Bay Yu, o kadar para vermesine rağmen  hiçbir sonuç alamamış. Taşlar ise her geçen gün daha da büyümeye devam etmiş.

Kızının kaynanasının beyin tümöründen Çigong ile kurtulduğunu öğrenince ilk kez elle tutulur ve güvenebileceği alternatif bir şans çıkmış karşısına. Şimdiye dek parklarda pek çok insanın bir arada Çigong yaptığını görmüş ama sanmış ki sabah egzersizi tadında hareketler yapıp sosyalleşiyorlar ve ufak tefek rahatsızlıklarını iyileştiriyorlar. Ama bildiği birinin iyileştiğine şahit olunca Çigong yapmaya karar vermiş.

Merkeze gelerek yoğun bir şekilde sebatla çalışmalara başlamış. Günde 15 saat çalıştığı olmuş. Grupla çalışmadığı zamanlarda dahi boş durmamış ve elleri kapa aç hareketlerini hiç aksatmamış.

Ellerinin her hareketinde böbrek taşlarının sonsuzluğa gittiğini ve yavaş yavaş yok olduklarını imgelemiş. Bir akşam dinlenme odasına yine bu el hareketlerini yapmaya gittiğinde böbrek taşlarıyla konuşmaya başlamış ve onlara “yok ol”, “yok ol”, “yok ol” tarzı emirler vermeye başlamış. Birden çok feci sancılar girmeye başlamış ve birşeylerin olduğunu hissetmiş. Ama bu birşeyin iyi yönde olduğuna adı gibi eminmiş. Tüm sancılarına ve acı çekmesine rağmen… Saatler sonra tuvaletteki dışkısında taşlardan kurtulduğuna şahit olmuş.

Hayretle bunun gerçek olup olmadığını soruyoruz. “Evet!” diye yanıtlıyor ve cebinden bir paket çıkarıp açıyor. İçinden küçük bir şişe çıkıyor ve şişenin içindeki taşları bize sırıtarak gösteriyor.

Sonra merkezin holündeki diğer şişeler dikkatimizi çekiyor. Benzer şekilde taşlarından kurtulanların şişeleri. Altındaki yazı ise daha enteresan: “Önce dostluk, sonra rekabet!”

Elbetteki hastalığından kurtulan herkes birer “kazanan”.

77 – Deja Vu

Bayan Sun’un düşük tansiyon ve kalp ritmi bozukluğu sorunları varmış. 20 yaşından bu yana kalbinin dakikada 120 kez attığını söylüyor.

Genç yaşında ilaç kullanıyor olmaktan utandığı için arkadaşlarından gizli gizli ilaçlarını alırmış. Sağlıklı görünmeye çalışırmış hep.

O sıralar kendi kendini iyileştirme sanatına sıcak bakmamış, çünkü içinde hareket olan herşeyin onu zorlayacağını düşünmüş. Hem ilaçlarla da idare ediyormuş. En ufak bir riski kaldırabilecek durumda değilmiş.

Derken birgün rahminde tümör haberiyle sarsılmış. Normalde standart uygulama gereği ameliyat olması gerkiyormuş ama zayıf kalbinden dolayı doktroların çekinceleri varmış. Umutsuzca beklemeye koyulmuş. Doktorlar tümörün daha da büyüdüğünü haber vermişler. Sanki içinde her an patlamaya hazır bir bomba taşıyor gibi hissediyormuş. Bir arkadaşı Çigong’dan bahsedince hemen almaya karar vermiş.

Aslında ilk başlarda hiç bir inancı yokmuş. Şimdiye dek inandığı tek şey doktorlar ve ilaçlar olmuş. Hele hele kendi kendini iyileştirebileceği gerçeği ona çok uzakmış. Yoksa çok önceleri gidip parkta gördüğü o insanlara katılırmış.

Ancak doktorlar ona sırtını çevirince onlara olan inancını kaybetmeye başlamış. O da yaşamak için ne gerekiyorsa yapmaya karar vermiş ve Merkeze gelmiş. Adım attığı ilk gün sanki daha önce burada bulunmuş hissine kapılmış. Ortamdaki bütün enerji onu sarıp sarmalamış ve içine çekmiş. Sırf oranın atmosferiyle içine bir huzur ve iyileşme isteği dolmuş. 2 aylık sıkı bir çalışmayla tümörden kurtulmuş. Ultrasona girip buna orda da şahit olmuş. Kalp ritmi ve tansiyonu da normale dönmüş.

Artık tek bir ilaç bile almadığını söylüyor. Elinde ne tuttuğunu merak ediyoruz. EKG, Ultrason ve tansiyon değerlerini sakladığını söyleyerek bize gösteriyor. O da merkezdeki herkes gibi mutlu tebessümüyle uzaklaşıyor.

78 – Geleceğin Doktoru Tarafından Kurtarılmış

Nerdeyse bütün hikayesini babasının anlattığı genç Duan yanıbaşımızda oturuyordu.

Babası çocukluğundan bu yana pek çok hastalık geçirdiğini, doktorların sindirim sisteminin normalin üzerinde bir büyüme sergileyerek onu 4 kez hastaneye yatırdığını söylüyor. Her defasında ise hastalığı daha da ilerlemiş.

Birgün idrarını yapamaz hale gelince yine hastaneye kaldırılmış. Mesanesinden ameliyatla epey büyük bir taş çıkarmışlar. Sonra sorunun böbreklerde olduğu anlaşılmış. Lazer tedavisi filan hiç fayda etmemiş. Ardından Fanconi Sendromu teşhisi konulmuş. (İdrar yoluyla aşırı miktarda asit, glukoz, fosfat, bikarbonat ve potasyum atılması. Daha çok çocuklarda görülen bir nevi metabolizma bozukluğu). 5 sene içinde böbreklerinin tamamen devre dışı kalacağını söylemişler.

Yeterli paraları olsa bile, ki yokmuş, böbrek nakli olamayacak kadar yaşı küçükmüş. Onlar da bitkisel tedaviye başlamış. Ancak o da fayda etmemiş. Midesi de kötü olduğu için yediklerini ve içtiklerini hep çıkarmaya başlamış. Bir çocuk için zaten bitkisel ilaçların tadı dayanılacak gibi değilmiş.

Günün birinde, insanlara kendi kendini nasıl iyileştirebileceklerini gösteren Batılı bir doktordan haberdar olmuşlar. Hem de bir hastanede! Oğlunu götürdüklerinde doktor onu yatırıp vücuduna Çi enerjisi yollamaya başlamış ve yapması için ona belli başlı hareketler öğretmiş. Oyun tadında çocuk bunları 5 ay boyunca yapmış. Mucizevi şekilde böbrekleri normal seyrine dönmüş ve hem kilo almış hem de boy atmış delikanlı.

Doktoru merak edip soruyoruz. Bu doktor da zamanında kendi hastalığını Çigong ile iyileştirdiği için gelen hastaları Çi enerjisi ile iyileştirip onlara hareket gösterip yolluyormuş. Ünü artınca pek çok insann kapısını çalmaya başlamış. Hastane de sırf onun için fazladan 20 yatak koymuş hastaneye.

Sadece 20 mi diye soruyoruz. Bunun fazla bile olduğunu söylüyor, “zira yatmak yok hareket var!” diye ekliyor. Onu örnek alan başka doktorlar da zamanla merkeze gidip bu eğitimi bizzat almaya başlamışlar.

“Geleceğin Doktor”larının böyle olmasını umarak baba oğulun yanından kalkıyoruz.

79 – Yirmibin Kişiye İlham Verdi

Bayan Mai römatoid artiritten kurtulduğunu söylerken genç bir kızın ellerinden daha güzel olan elleri dikkatimizi çekti. “Ellerime sahip olabilirsin ama kalbime asla:)” diye de espiriyi patlattı.

Meğer espirinin altı doluymuş. Aynı zamanda römatoid kalp yetmezliği de yaşamış. Hastalıklarıyla hastanede adı çıkmış bir insana dönmüş. Bunu açmasını istiyoruz. 20 yıl boyunca hastaneye sürekli girdi çıktı yapmış. Sadece kalp ve artiritten değil, böbreklerinden ve tansiyonundan da çok çekmiş. Hastanenin kadrolu hastası olmuş bir nevi. Onun gelip gitmesinden bıkanların biran önce ölmesi için dua ettiklerine bile şahit olmuş. Çalışamaz durumda olduğu için de işyerindeki arkadaşları tarafından boşa ödenen maaş yüzünden nefret edilen biri haline gelmiş.

Zorlukla yürüyebildiğini ve oksijen tankıyla dolaştığını söylüyor. Ona bakması için bakıcı bile tutulmuş. Daha 30lu yaşlarında yaşama sevincini ve tüm umutlarını ve hayallerini yitirmiş.

Artık buna dur demek üzere de son çare olarak Çigong’a başlamış.

Kimi zaman oturur pozisyonda, kimi zaman yatarak da olsa elle yapılan hareketleri elinden geldiğince yapmaya çalışmış. Nefes ve meditasyonları hiç kaçırmamış. Çi ile oynamaya her daim devam etmiş. 1 ay gibi kısa bir sürede morali yerine gelmiş, sanki ruhu ona geri dönmüş ve iyileşmenin başladığına inanmaya başlamış. Birgün dışarıda deli gibi kar yağmasına ve havanın çok soğuk olmasına rağmen kemiklerinin ve eklemlerinin ağrımadığına şahit olmuş. İçi neşeyle dolmuş. Hareketleri daha da sıklaştırmış. Kimi zaman kan kustuğunu, kimi zaman bacaklarının mosmor olduklarını, ama buna rağmen hastaneye gitmediğini ve hareketlere devam ettiğini söylüyor. 6 aylık bir çalışmadan sonra ise tüm hastalıklarından tamamen kurtulmuş.

Hastane geçmişi çok iyi belgelendiği ve arşivlendiğinden dolayı, en inanmaz insanlar için bile umut olmuş. Sırf onun başarı hikayesini okuyup Çigong yapmaya başladığı tahmin edilen 20bin kişiden bahsediliyor.

80 – Geliyorum Diyen Başağrısı

Bayan Li, 21 yaşına bastığında her gün aynı saatte kendisini ziyaret eden baş ağrılarının farkına varmış. Her sabah saat 9:00 ile 11:00 arası sektirmeden gelen başağrısı takipeden 27 sene boyunca da hiç gitmemiş.

Hergün 6 ağrıkesici hapla ancak ayakta duran Bayan Li, ilaçların etkisiyle de sabah mı akşam mı onu bile karıştırır olmuş. Bir de hafıza kayıpları eklenmiş.

Bunları başka hastalıklar da takip etmiş. Bütün iç organları nerdeyse sorunluymuş. Bir tek pankreas ve dalak aynı değil, sırasıyla problem çıkarıyormuş.  Yüksek tansiyon, damar sertliği, böbrek ve mide rahatsızlığı, bağırsak enfeksiyonu, tüberküloz, eklem hastalıkları ve daha nicesi…

Gezmediği hastane, çalmadığı kapı kalmamış ama doktorlar ondan da umutsuzmuş. Her akşam tek bir pozisyonda uyuyabiliyormuş. Kazara başka yöne döneyim dese hastanelik oluyormuş. Bu yüzden de ona göz kulak olacak illaki biri yanında refakat edermiş.

Ona parklardaki yüzlerce insandan hiç etkilenmedi mi diye soruyoruz. “Evet” diyor, “gözü kulağı olan herkes onları görüyor ve haberlerini alıyor, ancak ben yakamı doktorlara o kadar kaptırmıştım ki, alternatif başka bir adım atacak gücüm ve enerjim yoktu” diye ekliyor. Yavaşça kaynayan sudaki kurbağa gibi hissetiğini söylüyor.

Birgün komşularından birinin Çigong’la nasıl iyileştiğini dinlemiş. Hep aynı şeyleri yaparak (hayatının yarısını) fark yaratamadığını farkedince de Çigong yapmaya karar vermiş. Hergün sadece tek bir egzersiz bile yapsa bu onun rahat uyumasına yardımcı oluyormuş. “Bu bile yeterdi bana!” diyor. Ama faydalarını gördükçe hareketlerin sayısını da süresini de artırmış. Birkaç ay içinde ise tüm hastalıklarından kurtulmuş. Her zamanki “geliyorum” diyen yol arkadaşı “başağrısı” da gidiyorum bile demeden gitmiş.

İyileştikten bu yana ne yaptığını merak ediyoruz. “Kaynayan sudaki tüm kurbağaların zıplamasını istiyorum, bu yüzden heryerde Çigong’un gönüllü tanıtımını yapıyorum” diyerek noktayı koyuyor.