25 – Bedenimin İçini Görebiliyor Musunuz?

“Pek çok doğaüstü yeteneği olan insanın başka insanların içini görebildiğini duymuştum ama hiçbirine rastlamamıştım” diyor Usta Chan. Hoca Ho da onlardan biri.

1958’de artirite yakalanmış. Bütün eklem yerleri şişmiş ve yürüyemez hale gelmiş. Hergün ağır ilaçlar almaya başlamış. Bundan öncesinde ise halihazırda mevcut olan kalp ve yüksek tansiyon problemleri de varmış. Keçileri kaçırmak üzere olduğunu farketmiş.

En kötüsü ise 1985 yılında olmuş. 6 saatlik bir tutuklama söz konusu olmuş. Ondan sonra paranoyak bir hayat sürmüş. Herkes arkasından iş çeviriyor, herkes dedikodu yapıyor, kumpaslar çeviriyor sanmış. Hayatı kontrolden çıkmış.

1988’de yine bir arkadaş tavsiyesi ile evlerine yakın bir yerde Çigong öğrenmeye başlamış. Daha ilk dersten çok sevdiği bu öğretiye gönül vermiş ve gerçek bir Çi ustası olmuş. Ağrılarına rağmen pratik yapmayı hiç bırakmamış.

Bir gece burnundan nefes alamamaya başlamış ve bütün gece ağzından nefes almak zorunda kalmış. Sabah kalktığında burnu açılmış ve içinden cerahat akmış. Bununla beraber bütün fiziksel rahatsızlıkları son bulmuş. Burnuna bakmaya çalıştığında iki gözünün arasında sanki ayna varmış gibi hissetmiş ve içine doğru bakınca damarları görmüş. Sınıfa gidip bunu hocasına söyleyince “Tebrikler, içini görme yetisine kavuştunuz” kutlaması almış. Büyük ihtimal beynindeki kan damarlarını gördüğü söylenmiş.

Sonra eve döndüğünde vücudunun çeşitli yerlerine bakınca içini görebildiğini farketmiş. Sonra diğer insanlarınkini de görmeye başlamış. Önce ona inanmamışlar ama gözle teşhis koymaya başlayınca hayretler içinde kalmışlar. Doktorlar hangi kadının hamile olup hangisinin olmadığını onunla test etmişler. Bu denemeden sonra ona inanmışlar.

“Yani ayaklı bir X-ray cihazı diyebilir miyiz senin için? Bunun faydası ne oldu?” diye sormuş Chan.

İlk başlarda pek faydasını görmemiş. Lao-Shi onu görünce bu yeteneği hastalar üzerinde tespit amaçlı kullanmasını söylemiş. O da gezerek hastalıkları tespit etmeye ve şifa vermeye başlamış. Yani bir nevi mobil şifacı. İlk üzerinde çalıştığı insan ise kolu kırılan bir adam olmuş. Kolunun içine bakıp kemiğin nerden kırıldığını görüp ona göre şifa tonlaması yapmış.

Peki ya kendi sağlığı ne olmuş? Kendisi de arada çaktırmadan iyileşmiş. Şifa dağıtırken o da nasibini almış.

Peki Çi’nin kendisini görebiliyor mu? Evet. Her insanın etrafındaki ve iç organlarının etrafındaki Çi’yi görebiliyormuş. Chan ona da bir bakıp herşey yolunda mı söylemesini istemiş. Gözlerini kapayıp Chan’e dönmüş ve bir iki dakika öyle durmuş. Chan bu bekleyiş esnasında herhangi bir ısı yada etkileşim hissetmemiş ama tedirgin de olmuş bir yandan. Sonra gözlerini açan Ho, “Bir şeyin yok turp gibisin” demesiyle bir oh çekmiş.

28 – 25 Yaşımda Yaşlı Bir Adamdım, 52 Yaşımda İse Genç

Bay Wang çocukluğundan bu yana hep sağlık yönünden zayıf olmuş. Daha 25 yaşlarındayken zayıf ve soluk yüzü yüzünden herkes onu yaşlı bir adam sanarmış.

Kalbinde ritm bozukluğu, tansiyon, baş ve mide ağrıları, artirit, ne ararsan varmış. Doktorlar o kadar çok ilaç yazmışlar ki, bir keresinde hepsini birden içip intihar etmek istemiş ama başarılı olamamış. Her uyandığında hala cehennemde olduğunu düşünmüş.

Ağrıları o kadar dayanılmazmış ki, intihar etme sebebi öncelikle buymuş. Sonra tekrar denemiş ama yine son anda kurtarılmış. Sonunda intihar teşebbüsünden vazgeçip bir çözüm yolu bulmayı umut etmeye başlamış.

1988’de göz damarlarında sorunlar büyüyünce doktorlar kör olacağını söylemişler. “Yok mu bir mucize!” diye yakarmaya başlamış. Tam o sıralarda Lao-Shi kasabalarına gelmiş ve Zhineng Çigong eğitimi verecekmiş. O da bu fırsatı kaçırmayıp katılmış ve kendi kendine şifa sanatını öğrenmiş. 1 yıl düzenli çalışarak tüm hastalıklarından kurtulmuş ve hala da gözlerinin görebildiğini söylüyor. Artık ona yaşlı adam olarak değil, büyük abi şeklinde seslenmeye başlamışlar. “25’imdeyken çok yaşlı görünüyordum, şimdi 52’sinde beni genç sanıyorlar.”

Kendi bulunduğu bölgede Çigong derneği kurup, sıkı bir reklam kampanyası programlamış. Tüm geliri de yardım amaçlı kullanmayı hedeflemiş. Böylece kendi minnet borcunu da ödemeyi amaç edinmiş. Şimdiden derneğe üye olan kişi sayısı 20bin olmuş.

Chan: “Peki dernekteki eğitmenlerin başarı kriteri nedir?”
Wang: “Başarı kriteri ne kadar çok öğrenci yetiştirdiği!” (yani iyileşen hasta miktarı, hasta yerine öğrenci kullanıdğımızı hatırlatayım).

Cebinden fotoğraf albümü çıkarıp kendi iyileştirdiği insanlarla çekilmiş hatıra fotoğrafları gösteriyor. Belki Wang’ın ısrarla iki kez intihardan kurtarılması, kendisine de bir kurtarıcı rolü verilmesindendir.

36 – Başkalarını İyileştir, Kendin İyileş!

Bayan Chiao’nun hikayesinde iyileşme rotası firaz farklı.

1977’de oğlu doğduktan sonra eklemlerinde artirit görülmüş. Dalakta ve karaciğerde de büyüme varmış. Kalp yetmezliği de cabası. Bun takiben baş ağrıları ve astım…

Aile içinde de hep sürtüşmeler oluyormuş, bir gün mutlu bir gün mutsuz, bazen öfkeden önüne ilk gelene vurmak istermiş.

Hastanede doktorlar yapılacak çok birşey olmadığını söyleyip rahatlatıcı ilaç yazmışlar. Doktorlar yardım etmiyor, ailesi de onu sevmiyorken “nasıl?” iyileşeceğini düşünmüş. İntihar için bir avuç dolusu hap yutmuş. Başarısız olduğu gibi bu sefer de mide problemi başlamış. Takip eden 8 yıl ağrılar içinde geçirmiş.

1988’de Lao-Shi kasabalarına geldiğinde, onu ne olursa olsun görmek istemiş. Ama kocası karşı çıkmış. Çigong’un şarlatanlık olduğunu söyleyerek izin vermemiş. Kendi de gidemezmiş çünkü kocasının yardımı olmadan yürüyemezmiş.

Peki kocasını nasıl olmuş da ikna etmiş? Kendini yerden yere atarak protesto etmiş. Kocası da konu komşuya rezil olmamak için götürmeyi kabul etmiş. Toplantı salonuna geldiklerinde daha gruba katılır katılmaz kalbinde ve ruhunda bir açılma hissetmiş. Başladığı ilk günden itibaren etrafındakilere şifa vermeye başlamış.

“Başkalarına şifa mı? Ya seninkiler? İyileşmiş miydi?” diye sormuş Chan.
“Tam olarak değil. Yalnız şifa gücümü farkedince hızımı alamadım, kendiminkini unuttum, sanki benim hiç hastalığım yokmuş gibi iyi hissediyordum” demiş Chiao. Alıştırmalarını hiç aksatmamış ve her boşlukta insanlara şifa vermeye devam etmiş. Kendi bölgesinde de hatırı sayılır bir şifacı oluvermiş. Sonra farketmiş ki kendi hastalıklarından eser kalmamış.

Peki karşı çıkan kocasının tavrı ne olmuş? Ondaki birkaç hastalığı, oğlunun gözlerini ve kızının baş ağrılarını tedavi edinceye dek inanmamakta ısrar etmiş, sonra ise baş destekçisi olmuş.

Başkalarına şifa verirken şifa bulan insan! Bayan Chiao…

49 – Beni Teyzem Kurtardı

Bayan Wang daha 38 yaşında düşük tansiyon ve kalbinde ritim bozukluğu yaşamış. Kalbi beyne yeterince oksijen sağlayamadığı için hep sersemlemiş gibi dolaşıyor ve her an bayılma tehlikesi yaşıyormuş. Eklemlerindeki artirit nedeniyle de ne eğilip kalkabiliyor ne de soğuk bir şeye dokunabiliyormuş.

“Neden ben?” diye yakarmaya başlamış. Ağrılarını  dindirmek için daha fazla ilaç almaktan başka çare yokmuş. Hastalığının kendisine özel olduğu takıntısıyla kendini evine hapsetmiş. Doktorların az hareket edip ilaçlarını zamanında alması uyarısını dinlemekten başka birşey yapmamış. Hareket ederse kötü olur diye sadece dinlenmiş.

Peki alternatif yöntem aramaya ne zaman başlamış?
Teyzesi ufkunu açmış. Teyzesi ilk karaciğer kanseri olduğunda onun için çok üzüldüğünü hatırlıyor. Ancak birkaç ay sonra onu iyileşmiş gördüğünde çok şaşırdığını da… En son hatırladığında hastane yatağında yatan iskeletimsi bir insan gözünün önüne geliyormuş. Ancak sonra kanlı canlı, sağlıklı bir insan çıkagelmiş. Tabi bunun sırrı Çigong’muş!.

Bu deneyime şahit olunca, teyzesinin eşliğinde Merkez’e gelmiş. Adımını atar atmaz herkesin aynı kafada olduğunu görmüş. Ona bakan bir dolu anlayışlı ve hoşgörülü göz varmış.  Sanki herkes bir zamanlar boğuluyormuş da hepsi aynı gemi tarafından kurtarılmış!

İçinde huzur ve inançla çalışmalara başlamış ve doktorların sadece dinleneceksin tavsiyelerinin aksine durmadan çalışarak geçirmiş günlerini. Evde yavaş yavaş ölümü beklemektense burada bu harika tempoda ölmeyi tercih etmiş.

1 ay kadar kısa bir sürede kan değerleri normale çıkmış ve EKG’si de kalbi hakkında güzel değerler sunmuş. Eklemlerindeki bütün sorunlar tarihe karışmış, iştahı ve uykusu düzene girmiş.

79 – Yirmibin Kişiye İlham Verdi

Bayan Mai römatoid artiritten kurtulduğunu söylerken genç bir kızın ellerinden daha güzel olan elleri dikkatimizi çekti. “Ellerime sahip olabilirsin ama kalbime asla:)” diye de espiriyi patlattı.

Meğer espirinin altı doluymuş. Aynı zamanda römatoid kalp yetmezliği de yaşamış. Hastalıklarıyla hastanede adı çıkmış bir insana dönmüş. Bunu açmasını istiyoruz. 20 yıl boyunca hastaneye sürekli girdi çıktı yapmış. Sadece kalp ve artiritten değil, böbreklerinden ve tansiyonundan da çok çekmiş. Hastanenin kadrolu hastası olmuş bir nevi. Onun gelip gitmesinden bıkanların biran önce ölmesi için dua ettiklerine bile şahit olmuş. Çalışamaz durumda olduğu için de işyerindeki arkadaşları tarafından boşa ödenen maaş yüzünden nefret edilen biri haline gelmiş.

Zorlukla yürüyebildiğini ve oksijen tankıyla dolaştığını söylüyor. Ona bakması için bakıcı bile tutulmuş. Daha 30lu yaşlarında yaşama sevincini ve tüm umutlarını ve hayallerini yitirmiş.

Artık buna dur demek üzere de son çare olarak Çigong’a başlamış.

Kimi zaman oturur pozisyonda, kimi zaman yatarak da olsa elle yapılan hareketleri elinden geldiğince yapmaya çalışmış. Nefes ve meditasyonları hiç kaçırmamış. Çi ile oynamaya her daim devam etmiş. 1 ay gibi kısa bir sürede morali yerine gelmiş, sanki ruhu ona geri dönmüş ve iyileşmenin başladığına inanmaya başlamış. Birgün dışarıda deli gibi kar yağmasına ve havanın çok soğuk olmasına rağmen kemiklerinin ve eklemlerinin ağrımadığına şahit olmuş. İçi neşeyle dolmuş. Hareketleri daha da sıklaştırmış. Kimi zaman kan kustuğunu, kimi zaman bacaklarının mosmor olduklarını, ama buna rağmen hastaneye gitmediğini ve hareketlere devam ettiğini söylüyor. 6 aylık bir çalışmadan sonra ise tüm hastalıklarından tamamen kurtulmuş.

Hastane geçmişi çok iyi belgelendiği ve arşivlendiğinden dolayı, en inanmaz insanlar için bile umut olmuş. Sırf onun başarı hikayesini okuyup Çigong yapmaya başladığı tahmin edilen 20bin kişiden bahsediliyor.

85 – Alın Teri ve Gözyaşı Ağacı

40’lı yaşlarında Bayan Yu sağlık yönünden dibe vurmuş. Yüksek tansiyon, damar hastalıkları, safra kesesinde taşlar, böbrek iltihabı, mide ülseri ve artirit…

Sağlam kalan tek yeri ciğerleriymiş. Neredeyse hastanedeki tüm doktorlar, sırasıyla hepsini ziyaret ettiği için, onu ismen tanıyorlarmış. 10 sene sürekli hastaneye git gel yaparken hastalıklarına bir de beyin damarlarında tıkanıklık eklenmiş. Bu yüzden bedeninin yarısı felç geçirmiş. Zaten umutsuz olan durumuna doktorların ileride tamamen felçli olacağını söylemesi tuz biber olmuş.

Doktorlar ona sadece bol bol dinlenmesini ve son zamanlarını yaşayan her hastaya söyledikleri gibi istediği herşeyi yiyip içmesini söylemişler. Ancak şaşırtan bir tavırla “Eğer insanoğlu aya ayak bastıysa, elbet bunun da üstesinden gelebilecektir” diyerek umut kapılarını kapatmamışlar.

Şimdiden gömüleceği yeri ayarlayıp mezar işlemlerini halletmiş. Evde istirahatteyken bir arkadaşı gelip ona Çigong’dan bahsetmiş. Arkadaşı imkansız gibi görünen pek çok hastalığın Çigong’la iyileştiğini örnekleriyle sıralayınca içine bir umut doğmuş. Ancak arkadaşı uyarmış. Hemen mucize beklememesini, şimdi yaptığı gibi artık istirahate zaman olmadığını, çok çalışıp sebat ederek uygulamaları tam bir disiplin içinde yapmasını tembih etmiş. Bunun hastalığına karşı açtığı bir savaş olduğunu ve savaşa gider gibi hazır olmasını istemiş.

Ne kaybedecek, ne de korkacak bir şeyi varmış artık. Savaşa hazırmış. Gruba katılmaya karar vermiş. Arkadaşı daha hemen oracıkta ona birkaç hareket göstermiş ve ilk gruba katılmadan önce onları yapmaya başlamış bile.

Grup çalışmalarına sedyeyle taşınarak götürmüşler onu ilk zamanlar. Sabah saat 04:00’te kalkıp beşer saatlik çalışmalarına başlamış. Önceleri bir ağaca tututanarak dengesi kuruyor ve hareketleri bu şekilde yapıyormuş. Bu savaşta bu ağaç onun en yakın kankası, sağ kolu, asker arkadaşı olmuş. Zamanı gelmiş ağaca sarılarak ağlamış, zamanı gelmiş kan ter içinde ona dayanarak dinlenmiş. Özellikle squat hareketlerinde acısı dayanılmazmış. Ancak acılar onu durdurmamış. Hissettiği her acı onu daha da kamçılamış. Sırf hastalığıyla cesurca savaşıyor hissi bile ona büyük bir huzur ve kendine güven vermiş. Acıya acıyla karşılık vermiş.

Son cümleyi açmasını istiyoruz. Acıyı hastalığına meydan okuyarak yarattığını söylüyor. Zira hastalığı oturup evde yatmasını ve dinlenmesini gerektiriyormuş. Ama Çigong esnasında yarattığı acı hastalığı yenmesi için onun hayrına olan bir acıymış. 20 günlük bir Çigong uygulaması sonucu yürümeye başlamış ve ilaçlarını kesmiş. 3 ay sonunda ise sağlığı normale dönmüş. 10 senedir de düzenli yaptığı Çigong ile sapasağlam olduğunu bize tek ayak üzerinde yaptığı hareketlerle ispatlıyor.

96 – Tekrar 30’larımda Hissediyorum

Bayan Wang şeker hastalığı teşhisi konulunca aylarca hastanede yatmış. Doktorlar bunun bir çaresi olmadığını, ömür boyu verecekleri ilaçları kullanacağını söylemişler. “Neden ben?” diye siyan etmiş. Zaten artiriti varmış ve çok ender görülen bir hastalıkla vücudunun tamamı terleme kapasitesine sahip değilmiş.

Evren bu yakarışlarını duymuş mu? Evet. Yine hayat kurtaran komşulardan birisi ona Çigong’dan bahsetmiş. Zaten daha önce de bahsettiğini hatırlamış ama o zaman onu pek dinelemediğini de anımsamış. Zaten doktorların verdiği ialçlarla idare edebilecekse neden hergün angarya bir dolu hareket yapsın diye düşünmüş ilk zamanlar. Tam anlamıyla muhtaç kalmadıktan sonra bir anlamı yokmuş.

Ama şimdi durum farklıymış. Çaresi olmayan yeni bir hastalık daha eklenmiş ve Çigong yapmaya kararlıymış.

Sadece 20 günlük bir çalışmayla daha iyi yürümeye, yiyip içmeye ve uyumaya başlamış. İyileşmeyi tüm bedeninde hissedip güç toplamış. Ruhen de çok güçlü hissetmeye başlamış. Anne sütünden yavaş yavaş vazgeçen bir bebek gibi zamanla ilaçların sayısını azaltarak en sonunda hiç almamaya kadar gitmiş. Her ne kadar bu süre 2 sene sürse de o bunun farkına bile varmamış. Her günü keyifle ve kendine güvenle geçmiş. Sonunda ise hastalığından tamamen kurtulmuş. Kendini tekrar 30 yaşlarında hissediyormuş.

30 ve 50 yaş arası hastalıklarla geçen zamanı kayıp zaman olarak nitelendiriyor. Şimdi 60’ına dayanmasına rağmen kendini süper genç hissetmek ona büyük bir mutluluk veriyormuş.

Hayata yeniden dönmek mütihş birşey. Hayatta olup üstelik sağlıklı olmak ise paha biçilmez!