6 – Burada Kalabilsem Ne Olsa Yapardım

Bayan Hu, kocası kömür madeninde kaza sonucu ölünce şoka girmiş. Hayatı bundan sonra çöküşe geçmiş. Düşük tansiyon, anemi, mide sancıları ve sırt ağrıları korkulu rüyası olmuş. Sırtında oluşan kambur yüzünden kafasını kaldıramaz hale gelmiş.

3 yıl sonra ise bu sefer aklını yitirmeye başlamış ve kendi kendine bakamaz olmuş. Bunun sebebi ise oğlunu kaybetmesiymiş.

1 yıl kadar sonra kardeşi onu Merkez’e getirmiş. Her egzersizde hüngür hüngür ağlıyormuş. Hocalar ona ne zaman rahatlamasını söylese bunu yapamıyor ve o gün öğretilen şeyi 1 saat içinde unutuyormuş. Hocaları ise çok sabırlı ve destek olan insanlarmış. Önce hocalara güven duymayı öğrenmiş. Sonra rahatlamaya başlayıp yavaş yavaş da herşeyi hatırlamaya başlamış.

2 ay içinde eskisine göre çok daha iyi de olsa içinde hep yalnız kalma korkusu varmış. Bir gün Lao-Shi’nin konuşmasını dinlerken onun ellerini sallayarak birşeyler yaptığını görmüş. Sanki bu el uzanıp kafasından içeri girmiş ve orda sıkı bir temizlik yapmış. Ardından yüzünde bir gülümseme belirmiş ve o güne kadar orda onunla kalması için yalvardığı kardeşine “artık evine gidebilirsin” demiş.

3 ayın sonunda kendisi de eve dönebilecek duruma gelmiş. Hocasına yalvarıp burada kalmak için ne gerekiyorsa yapacağını söylemiş. O esnada Merkez’de iyi bir hizmetliye ihtiyaç varmış. O da etrafa çeki düzen vermek üzere orada kalmak üzere işi kabul etmiş. Mutluluktan havalara uçmuş.

Yakınları onu kendi ayakları üzerinde yalnız görmeye başladıklarında hayrete düşmüşler. Onu hala şaşkın ruh olarak çağırdıklarını söylemiş.

Merkezdeki herkes gibi bayan Hu da işini severek yapan ve Merkezin yaşanabilir bir yer olması için elinden geleni yapan biri olarak orda çalışmaya devam etmiş.

28 – 25 Yaşımda Yaşlı Bir Adamdım, 52 Yaşımda İse Genç

Bay Wang çocukluğundan bu yana hep sağlık yönünden zayıf olmuş. Daha 25 yaşlarındayken zayıf ve soluk yüzü yüzünden herkes onu yaşlı bir adam sanarmış.

Kalbinde ritm bozukluğu, tansiyon, baş ve mide ağrıları, artirit, ne ararsan varmış. Doktorlar o kadar çok ilaç yazmışlar ki, bir keresinde hepsini birden içip intihar etmek istemiş ama başarılı olamamış. Her uyandığında hala cehennemde olduğunu düşünmüş.

Ağrıları o kadar dayanılmazmış ki, intihar etme sebebi öncelikle buymuş. Sonra tekrar denemiş ama yine son anda kurtarılmış. Sonunda intihar teşebbüsünden vazgeçip bir çözüm yolu bulmayı umut etmeye başlamış.

1988’de göz damarlarında sorunlar büyüyünce doktorlar kör olacağını söylemişler. “Yok mu bir mucize!” diye yakarmaya başlamış. Tam o sıralarda Lao-Shi kasabalarına gelmiş ve Zhineng Çigong eğitimi verecekmiş. O da bu fırsatı kaçırmayıp katılmış ve kendi kendine şifa sanatını öğrenmiş. 1 yıl düzenli çalışarak tüm hastalıklarından kurtulmuş ve hala da gözlerinin görebildiğini söylüyor. Artık ona yaşlı adam olarak değil, büyük abi şeklinde seslenmeye başlamışlar. “25’imdeyken çok yaşlı görünüyordum, şimdi 52’sinde beni genç sanıyorlar.”

Kendi bulunduğu bölgede Çigong derneği kurup, sıkı bir reklam kampanyası programlamış. Tüm geliri de yardım amaçlı kullanmayı hedeflemiş. Böylece kendi minnet borcunu da ödemeyi amaç edinmiş. Şimdiden derneğe üye olan kişi sayısı 20bin olmuş.

Chan: “Peki dernekteki eğitmenlerin başarı kriteri nedir?”
Wang: “Başarı kriteri ne kadar çok öğrenci yetiştirdiği!” (yani iyileşen hasta miktarı, hasta yerine öğrenci kullanıdğımızı hatırlatayım).

Cebinden fotoğraf albümü çıkarıp kendi iyileştirdiği insanlarla çekilmiş hatıra fotoğrafları gösteriyor. Belki Wang’ın ısrarla iki kez intihardan kurtarılması, kendisine de bir kurtarıcı rolü verilmesindendir.

35 – Beklenmedik Şekilde Çoçuğum Ayağa Kalktı

1979 yılında evlendikten hemen sonra sağlığı kötüye giden Jing, önce midesiyle başlayıp daha sonra karaciğeri ve akciğerlerinin iflas etmesiyle boğuşurken 2 yıl sonra baba oluvermiş. Bu onu çok mutlu etse de, çocuk doktoru üst dudağın arkasında bir kütle görmüş. Ordan geçen kan damarlarında kanser bulmuşlar.

Normalde bu tarz tümörler normal bir insan için çok büyük bir tehlike oluşturmasa da, küçük çocuk için ameliyat edilemez bir bölgede olması sıkıntı yaratmış. Tümör gün geçtikçe büyümeye başlamış. Gezmedik hastane bırakmamışlar. Doktorlar tümörü dondurma metodundan tutun da lazerle yakma metoduna kadar pek çok yol denemişler ama nafile. Aksine tümörü daha çok uyarıp büyümesine yol açmışlar. Dudakları burnunun altında şişerek burnunu da itmeye başlamış. Çocuğunu kaybedecek diye çok korkmuş.

Peki ya kendi sağlığı? Bunu düşünecek zaman yokmuş. Doktorlar cilt kanseri deseler de umursamamış. Çocuğu bu durumdayken kendi kanser olmuş olmamış, ne önemi varmış.

Çocuğu 10 yaşına geldiğinde tümör o kadar büyümüş ki patlıcan burunlu bir çocuk olmuş. Zorla nefes aldığını gördükçe içi burkuluyormuş. Doktorlar 6 aylık ömrü kaldığını söylemişler.

Bütün aile perişan olmuş. Bir gün bir aile dostu Çigong’dan  bahsetmiş. Bütün bu hastaneler çözüm bulalamışken, bu Merkez nasıl çözüm bulsun diye düşünmüşler. Hastanede herşey gözle görülür şekilde yapılıyormuş. Bıçağı, iğnesi, serumu, ilacı.. Çigong denen şeyde gözle görünür hiçbir şey yokmuş. Çi’yi gözle görebiliyor musun? Hayır! Bu yüzden de inandırıcı gelmiyormuş. Bu tavsiyeye kulak asmamışlar.

Zaman geçtikçe, aynı zamanda Çigong uygulayıcısı olan bir arkadaşı onu cesaretlendirmeye çabalamış. Oğluna bu şansı tanımak zorunda olduğunu söylemiş. “Gözle gör yada görme, ya çalışırsa!”.

Arkadaşının içtenliği onu biraz olsun ikna etmiş ve inkar ettiği Çi ile yüz yüze gelmek için Merkez’e yola koyulmuşlar. 24 gün sonunda oğlunun tümörü sadece gerilemekle kalmamış bir yandan da küçülmeye başlamış. Kendisi de buradaki enerjiyle iyileşmeye başlamış ve bisiklet sürebilecek kadar enerjik olmuş. Ziyaretleri Lao-Shi’nin bir eğitim için gelmesiyle tavan yapmış. Tümörleri olanların ayağa kalkmasını ve ellerini o bölgeye koyarak ufalıp yok olduğunu hissetmelerini istemiş. Oğlu ayağa kalkıp elini oraya tuttuğunda mucizevi şekilde tümör yok olup gitmiş. 10 yaşındaki çocuğunun tümörü gitmiş! Evet gitmiş! O kadar sevinçliymiş ki, gayri ihtiyari kendininkine de dokunmuş, o da gitmiş! Rüyada mıyım diye sormuş kendi kendine. Oğluna dokunmuş, yoklamış, gerçekten hiçbir şey yok. Gözyaşları sel olmaya başlamış.

“Gerçekten de öyle bir anda mı yok oldu?” demiş Chan.

“Evet, bir anda, gerçek!”.
“Peki geri gelmedi mi daha sonra?”
“Hayır, sadece küçük lekemsi bir şey kaldı, o da bir daha hiç büyümedi!” demiş Jing.

Merkezde kalıp bir süre çalışmalara katılan Jing’in mevcut tüm rahatsızlıkları da yok olup gitmiş. Bunu sağlayan ise en çok duvar çalışması olmuş. Oğlunun rekoru tek seferde 700! İnanılmaz..

Artık bir hoca olan Jing gülerek “Benimki 1200!” demiş. Hemen Usta Chan’e duvar önünde biraz şov yapmışlar.

“Peki oğlun şimdi ne yapıyor?”
“Artık 17 yaşında, liseye gidiyor. Ben burda hoca olarak kaldım, minnet borcumu böyle ödüyorum. Gelenlerin durumlarını bizden daha iyi anlayan olamaz. Aileme ve sevdiklerime de burdan Çi yolluyorum.”

Jing’in mektup yollar gibi Çi yollaması çok enteresan. Mantık küpü,  sadece gördüğüne inanan bir insanın nereden nereye geldiğinin ispatı!

36 – Başkalarını İyileştir, Kendin İyileş!

Bayan Chiao’nun hikayesinde iyileşme rotası firaz farklı.

1977’de oğlu doğduktan sonra eklemlerinde artirit görülmüş. Dalakta ve karaciğerde de büyüme varmış. Kalp yetmezliği de cabası. Bun takiben baş ağrıları ve astım…

Aile içinde de hep sürtüşmeler oluyormuş, bir gün mutlu bir gün mutsuz, bazen öfkeden önüne ilk gelene vurmak istermiş.

Hastanede doktorlar yapılacak çok birşey olmadığını söyleyip rahatlatıcı ilaç yazmışlar. Doktorlar yardım etmiyor, ailesi de onu sevmiyorken “nasıl?” iyileşeceğini düşünmüş. İntihar için bir avuç dolusu hap yutmuş. Başarısız olduğu gibi bu sefer de mide problemi başlamış. Takip eden 8 yıl ağrılar içinde geçirmiş.

1988’de Lao-Shi kasabalarına geldiğinde, onu ne olursa olsun görmek istemiş. Ama kocası karşı çıkmış. Çigong’un şarlatanlık olduğunu söyleyerek izin vermemiş. Kendi de gidemezmiş çünkü kocasının yardımı olmadan yürüyemezmiş.

Peki kocasını nasıl olmuş da ikna etmiş? Kendini yerden yere atarak protesto etmiş. Kocası da konu komşuya rezil olmamak için götürmeyi kabul etmiş. Toplantı salonuna geldiklerinde daha gruba katılır katılmaz kalbinde ve ruhunda bir açılma hissetmiş. Başladığı ilk günden itibaren etrafındakilere şifa vermeye başlamış.

“Başkalarına şifa mı? Ya seninkiler? İyileşmiş miydi?” diye sormuş Chan.
“Tam olarak değil. Yalnız şifa gücümü farkedince hızımı alamadım, kendiminkini unuttum, sanki benim hiç hastalığım yokmuş gibi iyi hissediyordum” demiş Chiao. Alıştırmalarını hiç aksatmamış ve her boşlukta insanlara şifa vermeye devam etmiş. Kendi bölgesinde de hatırı sayılır bir şifacı oluvermiş. Sonra farketmiş ki kendi hastalıklarından eser kalmamış.

Peki karşı çıkan kocasının tavrı ne olmuş? Ondaki birkaç hastalığı, oğlunun gözlerini ve kızının baş ağrılarını tedavi edinceye dek inanmamakta ısrar etmiş, sonra ise baş destekçisi olmuş.

Başkalarına şifa verirken şifa bulan insan! Bayan Chiao…